Taş Devri; Hizbullah Lideri Nasrallah’ın Siyonistleri Korkutan Denklemi
Hizbullah Hareketi Lideri Hasan Nasrallah, Lübnan ile yapılacak bir savaşta İsrail'i taş devrine çevireceklerini vurguladı. Siyonist medya ve çevrelerin gündeminde Nasrallah’ın çizdiği yeni denklem "Taş Devri" yer alıyor.
Tesnim Haber Ajansı- Lübnan Hizbullah Hareketi Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrallah’ın, 33 Günlük Savaşı'nın zaferinin 17. yıl dönümü dolayısıyla düzenlenen programa video konferans aracılığıyla katılarak açıklamalarda bulundu.
İsrail Savaş Bakanı Yoav Gallant'ın 8 Ağustos'ta Lübnan sınırı yakınlarında İsrail askerlerini ziyareti sırasındaki tehditlerini hatırlatan Nasrallah, "Önceki Siyonist yetkililer de aynı tehditlerde bulunmuştu. Eğer ve eğer... Lübnan'ı taş devrine çeviririz yönünde. İsrail Lübnan'ı taş devrine gönderebilecek güçte mi? Hayır." ifadelerini kullandı.
İsrail'in tehditlerinin yeni bir şey olmadığını kaydeden Nasrallah, "Lübnan ile savaşa girerseniz sizi de taş devrine çeviririz." dedi.
Hizbullah Lideri Nasrallah’ın açıklamaları İsrail basınında büyük yankı buldu. Siyonist uzmanlar Hasan Nasrallah’ın, konuşmasını “çok güçlü” olarak değerlendirdi. Siyonist uzmanlar, genel olarak Seyyid Hasan Nasrallah'ın İsrail'i taş devri'ne çevirmekle ilgili tehditlerine odaklandılar. “Nasrallah’ın konuşmasının bu kısmı İsrailliler için çok önemli.” diyen Siyonist uzmanlar Hizbullah Genel Sekreteri'nin İsrail toplumu ve ordusunun durumu konusunda bilgi sahibi olduğunu söylediler.
Nasrallah’ın açıklamalarını değerlendiren Siyonist İsrail stratejik işler danışmanı Nabu Cohen, şunları kaydetti:
“Nasrallah'ın ifadeleri korkunç. Hizbullah 150 bin füzeye sahip, bunlardan birkaç bini hassas güdümlü füzeler. Her halükarda bu füzeler İsrail için stratejik bir sorun. İsrail, Hizbullah'ın savunma pozisyonda olduğunu söylüyor. Ancak bu yanlış, bana göre İsrail savunma pozisyonunda.”
Direniş İsrail'i Yok Edebilir
Lübnanlı güvenlik ve askeri uzman Charles Abi Nader, Al Mayadeen TV kanalına yaptığı açıklamada, direnişin stratejik öneme sahip hedefleri ve İsrail'i yok edebilecek uzun menzilli güdümlü füzeleri olduğunu belirtti. Stratejik düzeyde direnişin yeni bir denklem çizmeyi başardığını anlatan Nader, Hizbullah’ın İsrail’in Demir Kubbe hava savunma sistemi ve tüm savunma sistemlerini baypas edebilecek füzelere sahip olduğunu aktardı.
Nader, Direniş Ekseni’nin üyeleri arasındaki güçlü ittifaka da işaret ederek, Filistin içindeki ve dışındaki tüm direniş grupları arasında yüksek derecede bir koordinasyon olduğunu, bu ittifakın İran, Yemen ve Irak'a kadar uzandığını vurguladı. Lübnanlı uzmana göre, bu nedenle ABD gibi bir yabancı unsur, Siyonist Rejim tarafından başlatılan her türlü çatışmaya temelde katılmaktadır.
Hizbullah Saldırı Pozisyonunda
Filistin ve Ortadoğu konusunda uzman Nasır Al-Laham da bu konuda değerlendirmede bulunarak, “Hizbullah artık misilleme yapma tehdidinde bulunmuyor ve bugün görüyoruz ki işgalci rejimin altyapısını yıkıp onu taş devrine çevirmekten bahsediyor. Gerçek şu ki, direniş ve diğer konularda karar verici güç Siyonist Rejim değil, İsrail'in her eylemine doğrudan müdahale eden Amerika'dır.” dedi.
Siyonist İsrail’in her şeyi ABD’ye bildirmekle yükümlü olduğunu anlatan Al Laham, “Saldırganlığında sınır tanımayan İsrail, çatışmanın denklemini kendi lehine değiştirebilen Direniş Ekseni’nin saldırısına uğramamak için şimdi Amerika ile önceden koordine olmak zorundadır.” diye konuştu.
Arap uzman Kutaybe Salih de direnişin Siyonist düşman karşısında caydırıcılık kapasitesini daha da artırdığını belirterek, “Direniş Ekseni’nin gücü de Siyonist Rejim’i yok etmeye yetiyor ve burada İsrail artık nokta oyunu oynamıyor, bu oyun Siyonistler için bir ölüm kalım oyunu olacaktır.” değerlendirmesinde bulundu.
Hizbullah'ın 2006 savaşındaki stratejisi, füze gücüyle düşmana karşı bir dizi caydırıcılık denklemi oluşturmak ve rejimin iç cephesine baskı uygulamak üzerine kuruluydu. Bunun, İsrail iç cephesine karşı bir yıpratma savaşı yaratılmasında ve korku yaratarak yerleşimcilerin yaşam düzeninin bozulmasında büyük bir rolü oldu. Bu strateji, Hizbullah ile işgalci rejim ordusu arasında bir tür caydırıcılık dengesi oluşmasına yol açtı; Böylece, İsrail'in Lübnan'ın iç cephesine yönelik herhangi bir eylemi, işgal altındaki Filistin topraklarındaki direnişin tepkisine yol açacaktır.
Temmuz 2006 savaşının sonunda, İsrail'in Lübnan'daki sivil yerleşim bölgelerine yönelik vahşi saldırıları ve ülkenin altyapısını yok etmesinin ardından Hizbullah, peş peşe fırlattığı füzelerle düşmanın iç cephesine ciddi zararlar vermiş ve Siyonist yerleşimciler arasında bir korku yaratmıştır.
Ortadoğu uzmanları, direnişin işgalci rejime dayattığı stratejik caydırıcılık denkleminin Seyyid Hasan Nasrallah'ın son konuşmasında rejime yönelik kullandığı tehdit sözleriyle büyük bir ivme kazandığına inanıyor. Bu tehdidin önemi sadece Hizbullah Genel Sekreteri Nasrallah’ın Lübnan'ı taş devrine çevirmekle tehdit eden rejimin savaş bakanı Yoav Gallant'ın boş tehditlerine tepkisinde değil. Onun gönderdiği mesajda farklı seviyelerdeki direnişin yüksek yeteneklerine işaret ediliyor.
Hizbullah lideri Hasan Nasrallah, pazartesi gecesi yaptığı konuşmada; direnişin işgal altındaki Filistin topraklarında rejime ait tüm stratejik tesislerini vurabilecek güçte olan çok sayıda hassas füze ve insansız hava aracı (İHA) yeteneklerine dikkat çekti. Nasrallah, bu rejimin hava savunma sistemlerinin direniş füzelerini ve insansız hava araçlarını engelleyemeyeceğini vurguladı.
Gerçek şu ki, Seyyid Hasan Nasrallah'ın özgüveni ve kararlı duruşu, rejimin karar veren yöneticileri, siyasi çevreleri ve tüm Siyonist partileri güçlü bir şekilde etkilemiştir. Hizbullah Genel Sekreteri'nin son konuşmalarının mesajları, işgalci rejimin siyasi ve güvenlik kararlarını değiştirebilecek güçtedir. Çünkü Hizbullah'ın caydırıcılık denklemi artık Siyonistlerin herhangi bir askeri macerasının İsrail'in yıkımına mal olabileceği bir aşamaya geldi. Artık bu rejim, geçmişteki gibi sadece askeri saldırı seçeneğine başvuracak durumda değil.