Tarihsel Bir Deneyimin Analizi / Neden İran İslam Devrimi Lideri ABD ile Müzakereleri “Teslimiyet Anlaşması” Olarak Görüyor?
19 Ağustos 1953 darbesinden ABD’nin nükleer anlaşmadan (KOEP) tek taraflı çekilmesine kadar Washington, defalarca Tahran’ın güvenini ihlal etmiş ve derin siyasi ve güvenlik krizlerinin yolunu açmıştır. Bu uzun geçmiş, İran İslam Devrimi Lideri’nin ABD ile adaletsiz müzakerelere karşı çıkmasının en önemli nedenlerinden biridir.
Tesnim Haber Ajansı - Günümüz uluslararası sisteminde yaşanan karmaşık gelişmeler ve artan jeopolitik rekabetler, her ülke için milli birliğin korunması ve özellikle nükleer enerji alanında bilimsel ve teknolojik kazanımlardan yararlanmayı stratejik ve belirleyici kılmaktadır.
Yıllardır dış güçlerin siyasi, ekonomik ve güvenlik baskılarıyla karşı karşıya olan İran İslam Cumhuriyeti, iç kapasitelere odaklanmaya ve milli birliği güçlendirmeye her zamankinden daha fazla ihtiyaç duymaktadır. Bu bağlamda, İran İslam Devrimi Lideri’nin milli birlik, nükleer teknolojinin geliştirilmesi ve ABD ile adaletsiz müzakerelerin reddi yönündeki vurguları, tehditlere karşı stratejik bir yol haritası sunmaktadır.
Tarihsel deneyimlere ve güncel gelişmelere geniş bir perspektiften bakıldığında, özellikle ABD gibi İran’a karşı uzun bir ihanet, düşmanlık ve hegemonya politikası geçmişine sahip güçlerle ilişkilerin büyük bir dikkatle ve gerçekçi bir bakış açısıyla yürütülmesi gerektiği anlaşılmaktadır.
İran İslam Devrimi Lideri, bilimsel ve tarihsel gerekçelere dayalı olarak, tehdit ve eşitsiz koşulları kabul etmeye dayalı her türden müzakereye açıkça karşı çıkmıştır. Bu tavır yalnızca tarihsel tecrübeler ve güncel olaylara değil, aynı zamanda İran İslam Cumhuriyeti’nin izzet, bağımsızlık ve milli çıkarlarına dayanmaktadır. Bu yaklaşım, özellikle gelişmiş nükleer teknolojiye dayalı bilimsel kapasiteye güvenerek, dış baskılara karşı güçlü bir direniş zemini oluşturmaktadır.
Hamidrıza Bahmaninejat, Gorgan’da Tesnim Haber Ajansı’na verdiği röportajda, Lider’in son açıklamalarını değerlendirerek üç temel eksene dikkat çekti: Milli birlik, nükleer teknoloji ve adaletsiz ABD müzakerelerinin reddi. Ona göre bu üç eksen, ülkenin kritik döneminde iç ve dış politikada belirleyici rol oynamaktadır.
Behmeni Nejad, Tesnim Haber Ajansı muhabiriyle Gürgan’da yaptığı röportajda, İran İslam Devrimi Lideri’nin son açıklamalarına atıfta bulunarak, milli birlik ve bütünlüğün korunması ve güçlendirilmesinin önemine değindi. O, Yüce Lider’in özellikle vurguladığını ve milli bütünlüğün, İran İslam Devrimi’nın görkemli geçmişinde olduğu gibi, özellikle de son 12 günlük savaşta, düşmanın yenilgisinin en önemli faktörü ve ülkenin güvenlik ile kudretinin teminatı olduğunu belirttiğini ifade etti. İran İslam Devrimi Lideri, düşmanların bu savaştan sonra milletin birliğinin azaldığına dair iddialarını reddederek, büyük İran milletinin tarihi tecrübesi ve direnciyle hâlâ tam bir birlik ve beraberlik içinde her türlü tehdide karşı koymaya hazır olduğunu açıkladı.
Siyasi meseleler uzmanı olan Behmeninejad, bu stratejik vurgunun, düşmanların defalarca toplumda ayrılık ve kutuplaşma yaratarak milli bütünlüğü zayıflatmaya çalıştığını, fakat milletin basireti ve sistemin akıllı liderliği sayesinde bu planların başarısız kaldığını gösterdiğini ekledi.
Behmeninejad, ayrıca nükleer teknoloji konusuna ve ülkenin bilimsel kazanımlarının korunmasının önemine değinerek, “İran İslam Cumhuriyeti, yıllar süren sürekli çabaların ardından nükleer teknoloji alanında dünyanın en iyi 10 ülkesi arasına girmeyi başarmıştır. Bu başarı sadece İran'ın bilimsel bağımsızlığının bir sembolü değil, aynı zamanda milli güvenliği korumada ve dış politik ile ekonomik baskılara karşı koymada hayati bir destektir.” söylediğini aktardı.
Behmeninejad, İran İslam Devrimi Lideri’nin açıkça, İran İslam Devrimi’nin düşmanlarının bu gücü yok etmek istediğini ve İran İslam Cumhuriyeti’nin bu kazanımı her ne pahasına olursa olsun koruması gerektiğini ilan ettiğini belirtti.
Bu, nükleer teknolojinin İran için stratejik önemini göstermektedir ki, enerji, tıp ve tarım gibi çeşitli alanlarda kullanılabilmektedir.
Behmeninejad, İran İslam Devrimi Lideri’nin çok sayıda bilimsel, tarihî ve tecrübî gerekçelerle Amerika ile müzakereyi reddettiğini açıklayarak, “Amerika ile müzakere İran’a hiçbir fayda sağlamamakta, aksine telafisi imkânsız zararlar getirmektedir. Lider’in bu tutumunun nedeni, Amerika’nın İran’a yönelik uzun süreli düşmanlığı, sayısız sözünde durmaması ve müzakereleri İran’ın milli menfaatlerine darbe vurmak için araçsallaştırmasıdır.” dedi.
Behmeninejad, son aylarda İran İslam Cumhuriyeti’nin Amerika ile yaklaşık altı tur dolaylı müzakere yürüttüğünü, ancak planlanan bir sonraki turun yapılmasına sadece iki gün kala, Siyonist rejimin Amerika’nın yeşil ışığıyla İran’a askeri saldırıda bulunduğunu belirtti. Bu davranış, Amerika’nın müzakereleri sadece aldatma ve siyasi baskı aracı olarak kullandığını ve gerçek bir etkileşim peşinde olmadığını açıkça göstermektedir.
Behmeninejad, Amerika’nın İran milletine yönelik düşmanlığının tarihsel olarak derin ve kapsamlı olduğunu vurguladı. Bu düşmanlığın sadece devrimden sonraki 47 yıla özgü olmadığını, devrim öncesi olaylara dayandığını söyledi. Örneğin, 19 Ağustos 1953’te Amerika ve İngiltere’nin doğrudan iş birliğiyle, seçilmiş Musaddık hükümeti devrilmiş ve istibdadın geri dönüşüne zemin hazırlanmıştır. Ayrıca, Amerika’nın son ana kadar Pehlevi rejimini kayıtsız şartsız desteklemesi, sekiz yıllık savaşta Saddam’a desteği, petrol platformlarına saldırısı, Tabas’a askeri müdahalesi, yüzlerce yolcunun şehit olduğu İran yolcu uçağını hedef alması, Nöje darbesinin planlanması, Halkın Mücahitleri ve IŞİD gibi terör gruplarına açık desteği ve zalimce yaptırımlar uygulaması Amerika’nın sürekli ve açık düşmanlığının örneklerindendir.
Behmeninejad, Amerika’nın benzeri görülmemiş cinayetlerinden birinin, Amerikan savaş gemisinin İran Airbus yolcu uçağını hedef alması olduğunu ve bu geminin komutanının Amerika tarafından şeref madalyası ile ödüllendirildiğini, bunun uluslararası hukuk ve insan haklarının açık ihlali olduğunu ifade etti. Ayrıca, İran’ın mal varlıklarına el konulması, geniş çaplı yaptırımlar, barışçıl nükleer faaliyetlerin engellenmesi ve Siyonist rejime her türlü desteğin verilmesi, Amerika’nın bu yıllar boyunca asla adil bir işbirliğine yanaşmadığını göstermektedir.
Behmeninejad, Amerika’nın uluslararası arenadaki çok sayıdaki sözünde durmamasına da değinerek, “Örneğin, esirlerin serbest bırakılması sırasında yapılan Cezayir Anlaşması’nda Amerika, İran’ın mal varlıklarını iade etmeyi ve iç işlerine karışmamayı taahhüt etmiş ancak hiçbirini yerine getirmemiştir. Yine Amerika’nın nükleer anlaşmadan (KOEP) çekilmesi ve taahhütlerini ihlali ile son müzakereleri İran’a saldırıya hazırlık için kullanması, Amerika’nın güvenilmez olduğunun kesin kanıtlarıdır.” açıklamada bulundu.
Amerika ile müzakerelerin gerçek mahiyetini açıklayarak, “Gerçek müzakere eşitlik, karşılıklı saygı ve iki taraflı çıkarlar temelinde olmalıdır ki buna “kazan-kazan” denir. Ancak Amerika’nın İran ile ilişkilerinde sonuç önceden belirlenmiş ve sadece Amerika’nın talepleri masaya konmuştur. Bu yaklaşım tamamen adaletsiz ve tek taraflıdır.” ifadesini kullandı.
Behmeninejad, İran İslam Devrimi Lideri’nin önemli bir cümleyle bu konuyu net biçimde açıkladığını, tehdit eşliğinde yapılan bir müzakereyi hiçbir onurlu milletin kabul etmeyeceğini ve hiçbir akıllı siyasetçinin de böyle bir anlaşmayı kabul etmeyeceğini belirtti. Bu tür müzakerenin teslim olmaktan başka bir anlam taşımadığını ve Amerika’nın amacının İran İslam Cumhuriyeti’ni teslim almak ve hegemonya uygulamak olduğunu ifade etti.
Siyasi uzman, genç neslin rolüne ve onların eğitilmesinin önemine de değinerek, “Bugünün İran gençliği, savunma savaşının fedakâr ve kahraman savaşçıları gibi cesur, akıllı ve devrim ideallerine bağlıdır. İran İslam Devrimi Lideri de bu nesille iftihar etmekte ve onlara destek vermeyi stratejik bir zorunluluk olarak görmektedir.
Bu nesil, İran’ın kudretini korumanın ve devrim değerlerini sürdürmenin omurgası olabilir.” açıklamasını aktardı.