Yinon Planı’ndan Günümüze: İsrail’in Bölgesel Hedefleri


Yinon Planı’ndan Günümüze: İsrail’in Bölgesel Hedefleri

Gazze’ye karşı süregelen soykırım savaşı gölgesinde Siyonistler ve önde gelen isimlerinin söz ettikleri “Büyük İsrail” adlı proje, açıkça eski Siyonist diplomat Oded Yinon’un Arap ülkelerinin tamamının bölünmesi gerektiğini savunan planından esinlenmiştir. Bu bölünme önerisi, İsrail’in bölgede varlığını sürdürmesinin koşulu olarak gösterilmektedir.

Tesnim Haber Ajansı - Bir süre önce İşgalci Rejim Başbakanı Benjamin Netanyahu’nun “Büyük İsrail” projesinden ve Gazze’ye yönelik soykırım savaşının devamı sırasında çeşitli Arap ülkelerinin geniş topraklarının işgal edilmesinden söz etmesinin; ardından bu rejimin Katar topraklarına yönelik saldırısının sonra, Araplar arasında Filistin’in Nekbe'sine benzer bir felaketin diğer Arap ülkelerinde de tekrar etme endişesi arttı.

Arap Ülkelerinin Bölünmesi İçin Yinon Planı

Siyonistler arasında “Büyük İsrail” projesine dair artan söylemler, birçok kişinin aklına Suriye, Irak ve diğer Arap ülkelerinin parçalara ayrılması gerektiğini savunan Yinon planını getirmektedir. Peki Yinon Planı nedir?

1982 yılında Siyonist dışişlerinde görev yapmış gazeteci ve diplomat Oded Yinon, Siyonist Dünya Örgütü’ne bağlı Kivunim dergisinde “1980’lerde İsrail’in Stratejisi” başlıklı analitik bir makale yayımlamış; bu makale geniş dikkat çekmiş ve o kadar rağbet görmüştür ki sonrasında “Yinon planı” terimi ortaya çıkmıştır.

Bu makale, İsrail'in Arap dünyasındaki geleceğini haritalayan stratejik bir vizyon sunuyor ve komşu ülkeleri mezhepsel ve etnik planlara dayalı olarak daha küçük birimlere bölerek İsrail egemenliğinin devamını sağlama fikrine odaklanıyordu.

Yinon'un işgal altındaki Filistin çevresindeki Arap ortamına dair değerlendirmesi; Mezhepsel yapıya sahip ve dağılmaya meyilli ülkeler

Oded Yinon, 1980’lerin başlarında uluslararası düzenin benzeri görülmemiş bir aşamaya girdiğini ve bunun yeni bir stratejik vizyon ile farklı icra mekanizmaları gerektirdiğini savunuyordu. Ona göre bu dönemde Batı medeniyetinin üstüne kurulu olduğu akılcı ve insani temeller hızlı bir çöküş içindeydi; çünkü Batı, Sovyetler Birliği ile üçüncü dünya ülkelerinin eş zamanlı baskısı altında, artan antisemitizm ortamında aşınmaya uğruyordu ve bu nedenle o on yılda İsrail, Yahudiler için son sığınak haline geliyordu.

Arap ortamına ilişkin yorumunda, bu eski Siyonist gazeteci ve diplomat, İsrail etrafındaki Arap-İslam alanının tarihsel olarak yaklaşık 19 etnik ve mezhepsel açıdan heterojen ülke yaratan Fransız ve İngiliz bölünmeleri tarafından oluşturulduğuna ve bu ülkelerdeki azınlık yapısı ile dinsel ve mezhepsel farklılıkların onları bölünme projelerine karşı savunmasız hale getirdiğine inanıyordu.

Yinon’un görüşüne göre, İsrail’in çevresindeki Arap ülkelerinin ulusal yapılarının kabileci, bölgesel ve azınlık odaklı daha küçük varlıklara bölünmesi, bu ülkelerin İsrail’e meydan okuma kapasitesini sınırlandıracak ve onları itaatkâr ve zayıf konuma düşürecektir.

Arap ülkelerindeki ulusal ve toplumsal kurumların yapısal kırılganlıklarına değinen Oded Yinon, Arap dünyasının zayıf noktalarını kendi bakış açısıyla çözümledive İsrail'in Arap coğrafyasının bölünmesine doğru ilerlemesinin kendi çıkarına olduğunu, Araplar arasında hangi biçimde olursa olsun herhangi bir iç çatışmanın kısa vadede İsrail'e avantaj sağlayacağı sonucuna vardı.

Bu bağlamda, Lübnan'ın bu ülkede yaşanan iç savaşlar ve anlaşmazlıklar konusundaki deneyimini, diğer Arap ülkelerinde farklı biçimlerde tekrarlanabilecek ve bu ülkelerde İsrail'in hem kısa hem de uzun vadeli gelecekteki stratejilerinin temelini oluşturacak bir durum yaratabilecek önleyici bir model olarak değerlendirdi.

Makaleye göre, İsrail siyasetinin acil hedefi, doğu sınırları çevresindeki Arap ülkelerinin askeri kapasitesini zayıflatmak olmalı; daha uzun vadeli hedef ise, bölgenin haritasını mezhepsel ve etnik çizgilerle ayrılmış ayrı varlıkların ve özerkliklerin ortaya çıkışı yoluyla yeniden şekillendirmek, bu yeni oluşumları İsrail denetimi ve nüfuzu altında tutarak İsrail’in bölgedeki
stratejik üstünlüğünü garanti altına almaktır.

Yinon'un Mısır'ı Bölme Planı

Oded Yinon, meşhur makalesinde 1978 yılında Mısır ile İsrail arasında, Amerika’nın desteğiyle imzalanan Camp David Anlaşması’nın Tel Aviv’in uzun vadeli stratejik çıkarlarına hizmet etmediğini belirtmiştir. Ona göre barış politikaları ve işgal altındaki toprakların Araplara iade edilmesi, İsrail’in Arap ülkelerindeki etnik, mezhepsel ve dini çatışmalardan yararlanarak bu ülkeleri zayıflatmasının önünde engel teşkil ediyordu.

Yinon, İsrail’in Sina Yarımadası’ndan çekilmesi fikrine şiddetle karşı çıkmış ve mevcut kaynakları ile stratejik olanaklarıyla birlikte Sina’nın yeniden işgal edilmesinin siyasi bir öncelik olduğunu vurgulamıştır. Camp David ve diğer barış anlaşmaları, İsrail’in bu hedefinin önünü kapatmıştır. Ona göre İsrail açısından en uygun senaryo, Mısır’ın bölünmesiydi; bu durumda İsrail, Sina Yarımadası üzerinde yeniden hakimiyet kurabilecekti.

Makalesinde Yinon, Mısır’ın Afrika kıtasında bölünüp parçalanmasının, Libya, Sudan ve hatta daha uzak ülkelerin de mevcut krizler nedeniyle varlıklarını sürdürememesine yol açacağını ve bu ülkelerin Mısır’la birlikte parçalanarak sonunda çöküşe sürükleneceğini öne sürmüştür.

Suriye ve Irak’ın etnik ve mezhepsel küçük devletlere bölünmesi

Oded Yinon, İsrail’in esas çıkarlarının Ürdün’ü zayıflatmak ve parçalamakta yattığını ve Filistinlilerin Batı Şeria’dan Ürdün’e yerleştirilmesinin, 1967 yılında İsrail’in işgal ettiği topraklarda artan Filistin nüfusunu bertaraf etmenin en uygun yolu olduğunu savunuyordu.

Daha önce de belirtildiği gibi, Oded Yinon Lübnan iç savaşının deneyimini örnek gösteriyor ve böyle bir deneyimin Suriye ve Irak da dahil olmak üzere diğer Arap ülkelere aktarılması gerektiğini, böylece bu ülkelerin parçalanmasının kolaylaşacağını vurguluyordu.

Onun görüşüne göre Suriye, etnik ve dini kimlik temelinde birkaç küçük devlete bölünmeliydi; tıpkı Lübnan iç savaşı sırasında olduğu gibi. Sonuç olarak, Suriye sahil bölgesinde bir Alevî devleti, Halep’te bir Sünni devlet ve Şam çevresinde başka bir Sünni devlet kurulacak; Dürzîler ise Golan Tepeleri, Hüran ve Ürdün kuzeyinde kendi devletlerini tesis edeceklerdi.

Irak konusunda ise Oded Yinon, bu ülkenin yalnızca coğrafi konumu nedeniyle değil, Arap dünyasında merkezi bir rol oynamasını sağlayan petrol rezervleri nedeniyle de İsrail için uzun vadeli en ciddi tehdit olduğunu belirtmiş ve 1980–1988 İran-Irak Savaşı’nın, Irak’ın iç parçalanmasına yol açabilecek stratejik bir fırsat sağladığını ifade etmişti.

Yinon’un makalesine göre, İsrail’in hedefi Irak’ı etnik ve mezhepsel hatlar doğrultusunda üç ana birime bölmeye çalışmak olmalıydı: güneyde Basra merkezli bir Şii oluşum, Bağdat ve çevresinde bir Sünni oluşum ve kuzeyde sembolik başkenti Musul olan bir Kürt oluşumu.

Yinon bu senaryoyu, yüzyıllarca bölgeye hükmetmiş Osmanlı idari bölünmelerinin mirasına bağlamış ve bu senaryonun yeniden üretiminin Irak’ı İsrail’e karşı ya da bu rejime karşı ittifak kurabilecek güçte olmayan zayıf bir siyasi mozaik hâline getireceğini söylemişti.

Dikkate değer başka bir nokta da Yinon’un Fars Körfezi Arap ülkelerinin muhtemelen dağılacağını vurgulamasıydı. Elbette bu ülkelerin çöküş mekanizmasını veya ayrıntılarını netleştirmedi.
Oded Yinon, İsrail’in siyasi liderliği ve entelektüellerinin, Filistin kıyılarının işgali döneminde Haçlıların yaptığı hataları tekrarlamaması gerektiğini ve İsraillilerin yoğunluğunun yalnızca Filistin ile sınırlı kalmaması, bunun yerine diğer Arap topraklarına da yayılması ve İsrailliler için bir güvenli kuşak oluşturulması gerektiğini vurgulamıştı.

Önde gelen Siyonist düşünürlerin bakış açısından, Yinon Planı

İsrael Şahak, bu makaleyi İngilizceye çeviren Siyonist bir düşünür olarak, Oded Yinon’un makalesini geniş yankı uyandıran bir çeviriyle “Filistin için Siyonist Plan” başlıklı bir broşürde sundu; bu çalışma araştırmacılar ve siyasi platformlar tarafından genişçe yayıldı.

stratejik üstünlüğünü garanti altına almaktır.

Yinon'un Mısır'ı Bölme Planı

Oded Yinon, meşhur makalesinde 1978 yılında Mısır ile İsrail arasında, Amerika’nın desteğiyle imzalanan Camp David Anlaşması’nın Tel Aviv’in uzun vadeli stratejik çıkarlarına hizmet etmediğini belirtmiştir. Ona göre barış politikaları ve işgal altındaki toprakların Araplara iade edilmesi, İsrail’in Arap ülkelerindeki etnik, mezhepsel ve dini çatışmalardan yararlanarak bu ülkeleri zayıflatmasının önünde engel teşkil ediyordu.

Yinon, İsrail’in Sina Yarımadası’ndan çekilmesi fikrine şiddetle karşı çıkmış ve mevcut kaynakları ile stratejik olanaklarıyla birlikte Sina’nın yeniden işgal edilmesinin siyasi bir öncelik olduğunu vurgulamıştır. Camp David ve diğer barış anlaşmaları, İsrail’in bu hedefinin önünü kapatmıştır. Ona göre İsrail açısından en uygun senaryo, Mısır’ın bölünmesiydi; bu durumda İsrail, Sina Yarımadası üzerinde yeniden hakimiyet kurabilecekti.

Makalesinde Yinon, Mısır’ın Afrika kıtasında bölünüp parçalanmasının, Libya, Sudan ve hatta daha uzak ülkelerin de mevcut krizler nedeniyle varlıklarını sürdürememesine yol açacağını ve bu ülkelerin Mısır’la birlikte parçalanarak sonunda çöküşe sürükleneceğini öne sürmüştür.

Suriye ve Irak’ın etnik ve mezhepsel küçük devletlere bölünmesi

Oded Yinon, İsrail’in esas çıkarlarının Ürdün’ü zayıflatmak ve parçalamakta yattığını ve Filistinlilerin Batı Şeria’dan Ürdün’e yerleştirilmesinin, 1967 yılında İsrail’in işgal ettiği topraklarda artan Filistin nüfusunu bertaraf etmenin en uygun yolu olduğunu savunuyordu.

Daha önce de belirtildiği gibi, Oded Yinon Lübnan iç savaşının deneyimini örnek gösteriyor ve böyle bir deneyimin Suriye ve Irak da dahil olmak üzere diğer Arap ülkelere aktarılması gerektiğini, böylece bu ülkelerin parçalanmasının kolaylaşacağını vurguluyordu.

Onun görüşüne göre Suriye, etnik ve dini kimlik temelinde birkaç küçük devlete bölünmeliydi; tıpkı Lübnan iç savaşı sırasında olduğu gibi. Sonuç olarak, Suriye sahil bölgesinde bir Alevî devleti, Halep’te bir Sünni devlet ve Şam çevresinde başka bir Sünni devlet kurulacak; Dürzîler ise Golan Tepeleri, Hüran ve Ürdün kuzeyinde kendi devletlerini tesis edeceklerdi.

Irak konusunda ise Oded Yinon, bu ülkenin yalnızca coğrafi konumu nedeniyle değil, Arap dünyasında merkezi bir rol oynamasını sağlayan petrol rezervleri nedeniyle de İsrail için uzun vadeli en ciddi tehdit olduğunu belirtmiş ve 1980–1988 İran-Irak Savaşı’nın, Irak’ın iç parçalanmasına yol açabilecek stratejik bir fırsat sağladığını ifade etmişti.

Yinon’un makalesine göre, İsrail’in hedefi Irak’ı etnik ve mezhepsel hatlar doğrultusunda üç ana birime bölmeye çalışmak olmalıydı: güneyde Basra merkezli bir Şii oluşum, Bağdat ve çevresinde bir Sünni oluşum ve kuzeyde sembolik başkenti Musul olan bir Kürt oluşumu.

Yinon bu senaryoyu, yüzyıllarca bölgeye hükmetmiş Osmanlı idari bölünmelerinin mirasına bağlamış ve bu senaryonun yeniden üretiminin Irak’ı İsrail’e karşı ya da bu rejime karşı ittifak kurabilecek güçte olmayan zayıf bir siyasi mozaik hâline getireceğini söylemişti.

Dikkate değer başka bir nokta da Yinon’un Fars Körfezi Arap ülkelerinin muhtemelen dağılacağını vurgulamasıydı. Elbette bu ülkelerin çöküş mekanizmasını veya ayrıntılarını netleştirmedi.
Oded Yinon, İsrail’in siyasi liderliği ve entelektüellerinin, Filistin kıyılarının işgali döneminde Haçlıların yaptığı hataları tekrarlamaması gerektiğini ve İsraillilerin yoğunluğunun yalnızca Filistin ile sınırlı kalmaması, bunun yerine diğer Arap topraklarına da yayılması ve İsrailliler için bir güvenli kuşak oluşturulması gerektiğini vurgulamıştı.

Önde gelen Siyonist düşünürlerin bakış açısından Yinon Planı

İsrael Şahak, bu makaleyi İngilizceye çeviren Siyonist bir düşünür olarak, Oded Yinon’un makalesini geniş yankı uyandıran bir çeviriyle “Filistin için Siyonist Plan” başlıklı bir broşürde sundu; bu çalışma araştırmacılar ve siyasi platformlar tarafından genişçe yayıldı.

Şahak, kendi sunuşunda bu planı daha çok stratejik bir kurgu olarak nitelendirdi, ancak onun görüşüne göre böyle bir plan, o dönemin İsrail liderliğinin yönelimini, Ariel Şaron ve Rafael Eitan tarafından temsil edilen, gerçekte yansıtan bir eğilimi gösteriyordu.

Bu Siyonist düşünür ayrıca Yinon’un planını 1890-1933 yılları arasında Almanya’da gelişen jeopolitik eğilimlere (daha sonra Hitler tarafından Doğu Avrupa’da benimsenenlere) ve Yinon’un görüşlerini etkilemiş bazı Amerikan neokonservatif fikirlerine benzetti.

Bununla birlikte Şahak, Yinon planını savaşın pekiştirilmesi, genişletilmesi ve sürekli savaş hazırlığına yönelik bir tasarı olarak gördüğünü; özellikle de metnin askerî dile yakın bir üslupla yazıldığına dikkat çekerek savundu.

Bahsi geçen düşünür, “Elbette İsrail her zaman böyle davranmıştı ve kendisi iyi hatırlıyordu ki 1956 Savaşı’ndan bir yıl önce İsrailli yetkililer kendisine ve başkalarına sürekli savaş hazırlığında olmamız gerektiğini ve Gazze, Sina ve Mısır dahil tüm Batı Filistin'in işgalinin bir zorunluluk olduğunu açıklamışlardı.” ifadesini kullandı.

Dikkate değer bir diğer husus, Yinon makalesinin yayımlandığı yıllardan günümüze dek birçok takip ve tepki dalgasını beraberinde getirmiş olmasıdır. Daha sonra Müslüman olan Fransız filozof Roger Garaudy, Yinon’un makalesini Siyonizm eleştirilerine dair tezleri çerçevesinde kullandı.

Bu Fransız Müslüman filozof, “İsrail Meselesi: Politik Siyonizm” adlı kitabında Yinon planını, Arapları kendi ülkelerinden çıkarmaya ve işgal altındaki Filistin çevresindeki Arap ülkelerini parçalayarak Orta Doğu’yu yeniden şekillendirmeye yönelik örgütlü bir planın kanıtı olarak değerlendirdi.

Ayrıca kayda değerdir ki Oded Yinon’un tezi yalnızca tekil bir analitik metin olarak kalmadı; fikirleri, 1996 yılında Washington’da Amerikan İleri Stratejik ve Politik Çalışmalar Enstitüsü tarafından yayımlanan “Tam Bir Kopuş: Dünyayı Yeniden Yapılandırmak İçin Yeni Bir Strateji” başlıklı tanınmış bir politika belgesinde benimsenip geliştirildi. Bu belgenin hazırlanma ekibine liderlik eden Richard Perle, daha sonra 2003’te George W. Bush yönetiminin Irak’a yönelik saldırı stratejisinin hazırlanmasında önde gelen düşünürlerden biri oldu.

Netanyahu Kabinesi Yinon Planı’nı mı Uygulamaya Çalışıyor?

Yinon planının yansımaları, Netanyahu’nun ve faşist kabinesinin politikalarında açıkça görülmektedir. Görüldüğü üzere Netanyahu’nun siyasetleri işgal altındaki Filistin topraklarının sınırlarını aşmış olup, İsrail’in Arap topraklarındaki işgalini daha da genişletmeye yöneliktir. Eylül 2019’da Siyonist rejim seçimlerinden önce Netanyahu, yeniden seçilmesi hâlinde Şeria Vadisi ve Lut Gölü’nün kuzeyini İsrail işgali altındaki topraklara ilhak edeceğine ve yerleşim birimlerinin genişletilmesini hızlandıracağına söz vermişti.

Netanyahu ve kabinesinin açıklamaları ile Arap ülkelerine yönelik mükerrer saldırılardaki uygulamaları, Oded Yinon’un hayallerinden çok da uzak değildir. Onlar bugün Gazze’ye karşı süren soykırım savaşının gölgesinde sürekli olarak “Büyük İsrail” projesinden söz etmektedirler.

Netanyahu’ya ek olarak, Siyonist rejimin faşist ulusal güvenlik bakanı Itamar Ben Gvir ve faşist maliye bakanı Bezalel Smotrich, Gazze sakinlerinin Mısır’a veya diğer ülkelere sürülmesini talep etmişlerdir. Ayrıca, Gazze’nin tamamen işgalini hedefleyen son saldırı dâhil olmak üzere artan askerî operasyonlarla Filistinlilerin Arap ülkelerine göç ettirilmesini amaçlamakta, böylece hem Gazze’yi boşaltmak hem de Arap ülkelerinin istikrarını sarsmak istemektedirler.

Yakın zamanda da Siyonist rejimin iletişim bakanı Shlomo Karhi, Ürdün Nehri’nin her iki yakasının da “İsrail” toprağının bir parçası olduğunu iddia etmiştir.
Dolayısıyla Oded Yinon’un planının bugün işgal altındaki Filistin’in içi ve dışındaki Siyonistler tarafından geniş destek gördüğü ve aşırı sağcı Siyonist hareketler arasında çok sayıda taraftar kazandığı anlaşılmaktadır.

Bu durum, özellikle Amerika’nın en yakın Arap müttefiki olan Katar topraklarına Siyonist rejimin açık saldırısından sonra, Arap ülkeleri, özellikle de uzlaşmacı olanlar için ciddi bir tehdit çanını çalmaktadır.

En Çok Okunan Batı Asya Haberler
En Önemli Batı Asya Haberler
En Çok Okunan Haberler