Filistin Çocuk Sineması / Küresel Sansüre Direnen Bir Sinema
Filistin Çocukları Günü, dünyanın en mazlum çocuklarının sinemasını incelemek için bir vesile oluyor. Onların görüntülerine dünya sinemasında çok az rastlanıyor; fakat dünya sinemacıları, özellikle de Arap yönetmenler tarafından yapılan filmler, hayat, sürgün, savaş, umut ve hayallere dair önemli anlatılar ortaya koymaktadır.
Tesnim Haber Ajansı - 1 Ekim, Filistinli Çocuklar Günü’dür. Bu gün artık yalnızca bir günle sınırlı değil; her gün, her ay ve her yıl tüm dünyanın gündemindedir. İsrail’in Gazze halkına yönelik son cinayetlerinin ardından, hiçbir sığınağı olmayan masum çocukların dakika dakika katledildiğine tanık oluyoruz. Oyun, sevinç ve okul hakkı olan çocuklar, kana susamış düşmanların bombardımanı altında sürekli bir köşeden diğerine kaçmak zorunda kalıyorlar.
Peki, onların sinema ve yedinci sanattaki payı nedir? Doğal olarak yıkıntıların ortasında bir sinema yoktur ve onlar belki de uzun zamandır hiçbir film izlememişlerdir. Filistinli yönetmenler de, Gazze veya Batı Şeria’da olanlar neredeyse hiçbir şey yapamazken ve hayatta kalmayı başarabilseler bile, Filistin dışında da yoğun sansür ve yasaklarla karşı karşıya kalmaktadır. Çünkü dünya sinemasında ve medyasında siyonist lobiler, onlara karşı mutlaka baskılar ve tehditler uygulamaktadır. Bu raporda bunun örneklerine de değineceğiz.
Buna rağmen, Filistinli çocuklar hakkında iyi filmler yapılmıştır. Bunların çoğu belgesel formatında, daha azı ise kurmaca olarak çekilmiştir. Filmler, bir yandan büyük acılar ve sıkıntılardan, diğer yandan ise sabahın özgürlük ve zafer ışığını bekleyen çocukların umut ve hayallerinden söz etmektedir.
“Hind Receb’in Sesi” (The Voice of Hind Rajab) adlı filmin yapılması ve bugüne kadar önemli festivallerde ödüller kazanması, aynı zamanda Filistinli Çocuklar Günü’ne denk gelmesi, dünya sinemasının Filistinli çocukların zor ama umut dolu yaşamlarını nasıl anlattığını yeniden görmemiz için iyi bir fırsat oldu. Bu rapor, dünya sinemasında Filistin ve çocukları için olumlu gelişmeler yaşandığını göstermektedir. Belki de Kevser Ben Heniye’nin yeni filmi, dünya sinemasında Filistinliler için ciddi bir akımın başlangıcı olacaktır. Bu, aslında ülkemizde merhum Seyfullah Dad’ın unutulmaz eseri “Sağ Kalan (The survivor)” ile çok daha önce gerçekleşmişti.
Çocuksuz Çocuklar (1980)
Filistinli çocuklar hakkında yapılmış en eski filmlerden biri olarak “Çocuksuz Çocuklar” (Children Without Childhood) filmi kabul edilmektedir. Filmin yönetmeni, yazar ve Filistinli kültürel aktivist Hadice Habaşne’dir. Film 1980 yılında çekilmiştir.
Habaşne, Filistin Film Birimi’nde gönüllü olarak çalışmaya başlamış ve 1974 yılında bu birim Filistin Sinema Enstitüsü (PCI)’ne dönüştüğünde tam zamanlı olarak görevine devam etmiştir. 1976–1982 yılları arasında PCI’de Arşiv ve Sinematek bölümünün başkanlığını yürütmüştür. Bu dönemde senaryolar yazmış ve iki belgesel yönetmiştir: “Çocuksuz Çocuklar” aynı zamanda “Çocuklar Buna Rağmen” (Children Nevertheless) adıyla da bilinir ve 1982’de İsrail’in Lübnan’a saldırısı sırasında kaybolan “Filistin’den Kadınlar”.
Habaşne, Filistin Genel Kadınlar Birliği (GUPW)’nin kurucu üyelerinden biri olmuş ve 1980-2009 yılları arasında yürütme komitesinde görev almıştır. Ayrıca 1989-1992 yılları arasında Ürdün’deki Kadın Çalışmaları Merkezi’nin kurucu üyesi ve başkan yardımcısı olarak çalışmıştır. Sinemanın yanı sıra kadın sorunları üzerine geniş çapta faaliyet göstermiş; bu alanda dersler vermiş, kitaplar ve makaleler yayımlamıştır. Ürdün’de 1996’da ve Filistin’de 2002-2005 yılları arasında kadınların seçimlere katılımını artırmak için ulusal kampanyalar yürütmüştür. Hâlen Filistin Kadın Araştırmaları ve Dokümantasyon Merkezi (PWRDC) yönetim kurulunda yer almakta ve çeşitli insan hakları ve kültürel kuruluşlarda aktif rol üstlenmektedir.
Bu film, Filistinli çocukların mülteci kamplarındaki yaşamını konu almaktadır. Bu çocuklar yalnızca evlerini değil, aynı zamanda çocukluklarını da kaybetmişlerdir. Yapım, bu çocukların yaşam gerçekliği ile Çocuk Hakları Evrensel Bildirgesi’nde belirtilen ilkeler arasındaki çelişkiye dikkat çekerek izleyiciyi derin bir sorgulamaya davet etmektedir.
Filistin Sinema Enstitüsü (PCI) ve Filistin Genel Kadınlar Birliği tarafından hazırlanan bu film, şehitlerin yetim çocuklarının yaşadığı Tel Zaatar kampındaki hayatı ele almaktadır. GUPW ve Filistin Genel İşçi Sendikası tarafından inşa edilen Beyt-ul Sumud kampındaki bu çocukların yaşamı aracılığıyla, İsrail işgali altında ve mülteci kamplarında Filistinli çocukların maruz kaldığı acılar gösterilmekte; aynı zamanda uluslararası çocuk hakları bildirgeleri ile Filistinli çocukların yaşadığı gerçekler arasındaki çelişki vurgulanmaktadır.
Gazze’de Doğlar (2014)
Bu belgesel, 2014 yaz savaşının 10 Filistinli çocuğun yaşamı üzerindeki etkilerini incelemektedir. Film, insani bir bakış açısıyla, savaşın dehşetini yaşamış çocukların günlük hayatını ve yeniden yaşam kurma çabalarını tasvir etmektedir. “Gazze’de Doğanlar” (Born in Gaza) Oscar’a aday gösterilmiş ve Gazze’deki yaşamın acı gerçeklerine dünya kamuoyunun dikkatini çekmiştir.
Film, 1994 yılından bu yana dünyayı dolaşarak belgeseller ve çeşitli medya projeleri üreten, Madrid’de yaşayan Arjantinli-İtalyan gazeteci, yazar, yapımcı ve savaş belgeselcisi Hernan Zin tarafından çekilmiştir. Yönetmenin dünya seyahatlerinden birinin ürünü olan bu film, aynı zamanda onun “Suriye’de Doğanlar” adlı, Suriye’deki savaşı konu alan yapımıyla da benzer bir çizgide yer almaktadır.
Farha (2021)
Filistin üzerine çekilen eserlerin büyük çoğunluğu belgesel türündedir; drama türünde film sayısı ise oldukça sınırlıdır. Ancak “Farha”, bu az sayıdaki dramatik filmlerden biridir ve İsraillilerin tepkisini çekerek filmi boykot etmeye yönelik girişimlere yol açmıştır.
Film, 1948 Nekbe Günü sırasında, köyüne saldıran siyonistlerden korunmak için babası tarafından bir depoya gizlenen genç bir Filistinli kızın hikâyesini anlatmaktadır. Farha, depo duvarındaki küçük bir açıklıktan, ailesi ve köy halkına karşı İsrail’in işlediği vahşete tanıklık eder.
Filmin yönetmeni Darin Sallam, verdiği bir röportajda, çekimler sırasında bazı ekip üyelerinin gözyaşlarını tutamadığını, sahnelerin kendi ailelerinin geçmiş travmalarını ve nesilden nesile aktarılan hikâyeleri hatırlattığını belirtmiştir.
Film, Rotten Tomatoes sitesinde %100 puan almış; CNN tarafından ise İsrail’in kuruluşuna giden süreç hakkında nadir bir bakış sunduğu ifade edilmiştir. Netflix’te gösterime girmesinin ardından, İsrailli siyasetçilerin sert tepkileriyle karşılaşmış; filmi göstermek isteyen sinemaların fonlarının iptal edilmesinden, IMDB’de yürütülen olumsuz kampanyalara kadar çeşitli baskılar uygulanmıştır. Ancak bu baskılar ters etki yaratmış, film geniş bir izleyici kitlesine ulaşmış ve IMDB’de 91 bin kullanıcıdan 8 puan almayı başarmıştır.
Sallam, İsrail yanlılarının tepkilerine karşı şu yanıtı vermiştir: “Gösterdiğim sahneler, gerçek katliamlarla karşılaştırıldığında çok küçüktü. Ancak bir aile katliamının bulanık ve flu çekimi (ki bu sahne, Siyonistler tarafından Filistinli bir ailenin toplu katliamının gerçekleştiği sahnedir) bile bazılarını öfkelendirdi. Nekbe’nin inkârı, benim kimliğimin inkârıdır.”
“Farha”, 2022 Asya Pasifik Film Ödülleri’nde En İyi Gençlik Uzun Metraj Film Ödülü’nü kazanmış, 2021 Kızıldeniz Film Festivali’nde En İyi Film seçilmiş ve 95. Akademi Ödülleri'nde Ürdün’ü En İyi Uluslararası Uzun Metraj Film dalında temsil etmiştir. Ayrıca birçok festivalde farklı kategorilerde adaylık elde etmiştir.
Bir Çocuğun Gözünden (2025)
Bu belgesel, Uluslararası Çocukları Savunma Örgütü - Filistin tarafından hazırlanmıştır. Doğrudan tanıklıklar ve gerçek görüntüler aracılığıyla, Gazze’de son şiddet olaylarının ardından çocukların yaşamlarını konu almaktadır.
Film, soykırımdan sağ kurtulan çocukların sesini yansıtmakta ve onların yıkıntıların içinden anlattıkları deneyimlerini aktararak, savaşın en küçük kurbanlarının dolaysız bir portresini sunmaktadır.
Röportajlar, Kasım 2023’ten Şubat 2025’teki resmi gösterime kadar bir yıl boyunca gerçekleştirilmiş ve izleyiciye bu çocukların yaşadıklarını aracısız bir şekilde aktarmaktadır.
Yapımcı ya da yönetmenin adı belirtilmemekte, yalnızca “Defense for Children International - Palestine Uluslararası Çocukları Savunma Örgütü - Filistin” ismi verilmektedir. Belgesel, bu grubun internet sitesinde izlenebilmektedir.
Hind Receb’in Sesi (2025)
“Hind Receb’in Sesi” (The Voice of Hind Rajab) adlı film, yönetmen Kevser Ben Heniye tarafından çekilmiş olup, altı yaşındaki küçük bir kız çocuğunun yürek burkan hikâyesini konu almaktadır. Ailesinin bir hava saldırısında hayatını kaybetmesinin ardından, Hind saatlerce yıkılmış bir aracın içinde mahsur kalmış ve Filistin Kızılayı’nı telefonla arayarak yardım istemiştir. Telefon görüşmesi bir saatten fazla sürmüş, ancak gönderilen ambulans saldırıya uğramış ve sağlık ekibi hayatını kaybetmiştir. Hind ise en sonunda şehit olmuştur. Bu belgesel-kurmaca film, Hind’in hayatının son anlarını yeniden kurgulayarak savaşın acımasızlığını ve çocukların korunmasızlığını çarpıcı şekilde ortaya koymaktadır.
Film, San Sebastian Film Festivali’nde “Halkın Seçimi” ödülünü kazanmış, Venedik Film Festivali’nde ise “Gümüş Aslan” ödülüne layık görülmüştür.
Ben Heniye bir röportajında, “Hind’in kaydedilmiş sesini ilk duyduğumda her şey değişti. Bu filmi yapmam gerektiğini biliyordum. Annesiyle ve o telefon hattının diğer ucundakilerle uzun uzun konuştum. Bu film yalnızca bir anlatı değil, insani bir görevdi.” söyledi.
Ben Haniye ayrıca, Tunus adına Oscar kampanyasına hazırladığı “4 Kız” filmi üzerinde çalışırken tüm faaliyetleri durdurduğunu ve bunun yerine “Hind Receb’in Sesi” filmini hayata geçirdiğini ifade etmiştir. Günümüzde uluslararası festivallerde yer alan bu yapım, yalnızca ödüller kazanmakla kalmamış, aynı zamanda önemli sinema figürlerinin desteğini de almıştır.
Brad Pitt, Joaquin Phoenix, Rooney Mara, Alfonso Cuarón ve Jonathan Glazer gibi isimler, bu Filistin yapımı filmin yürütücü yapımcıları arasında yer almaktadır. “Hind Receb’in Sesi” kuşkusuz sadece Filistinli çocukların sinemasına değil, tüm Filistin sinemasına yeni bir yol açmıştır. Ünlü isimlerin ve prestijli festivallerin desteği, ciddi ve güvenilir bir sürecin başlangıcını işaret etmektedir. Eğer bu çizgi özellikle Arap ülkelerindeki diğer yönetmenler tarafından sürdürülürse, yeni bir kuşak sinemacı ve taze bir sinema akımı ortaya çıkarak Filistin sinemasını şekillendirecek ve sinemadaki Siyonist lobilerin hâkimiyetini zayıflatacaktır.
Kevser Ben Heniye, Venedik Film Festivali’nde Hind Receb’in fotoğrafını elinde taşımıştır.
Filistinli çocukları konu alan filmler, onların derin mağduriyetine ve trajedisine odaklanmaları nedeniyle, bu acıları dünya kamuoyuna iletmede yetişkinleri konu alan yapımlardan çok daha güçlü bir potansiyele sahiptir. Çünkü çocuklardan bahsetmek, bir halkın geleceğinden ve varoluşundan bahsetmektir. Neredeyse bir asırdır işgal altında yaşayan Filistin halkının özgürlük mücadelesi, kuşaktan kuşağa bu çocuklar tarafından taşınmıştır. Bu nedenle Filistin çocuk sineması, mazlum ve ezilen bir halkın hayat ve umut sinemasıdır.
Bu rapor, Filistinli çocukları konu alan en önemli ve bilinen filmleri ele almıştır. Kuşkusuz, farklı ülkelerde özellikle Arap dünyasında, animasyon, belgesel, film ve diziler gibi başka yapımların da üretilmiş olması muhtemeldir.