Arapların Türkiye’deki Yatırımlarının ABD ve AB İle Karşılaştırılması


Arapların Türkiye’deki Yatırımlarının ABD ve AB İle Karşılaştırılması

Erdoğan hükümeti, diplomasi aygıtının önemli bir bölümünü Arap sermayesini çekmeye yoğunlaştırmış olsa da kayda değer bir sonuç elde edememiştir.

Tesnim Haber Ajansı - Türkiye’de ekonomik kriz devam etmektedir ve ABD doları şu anda Ankara ve İstanbul piyasalarında 42 Türk Lirası’ya ulaşmış, bu oran tarihte eşi görülmemiş bir seviyeye çıkmıştır.

Hem devlet hem de özel sektör, dış borç yükü altında ezilmektedir ve büyük projeler için finansman sağlamak oldukça zor hale gelmiştir.

Bu koşullarda, Erdoğan hükümeti her zamankinden daha fazla yabancı yatırımcıya ihtiyaç duymaktadır. Ancak Amerikalı, Avrupalı, Çinli ve Hintli yatırımcıların Türkiye’ye ilgi göstermemesi üzerine Ankara, Arap sermayesini çekmeye çalışmaktadır.

Bu arada, Fars Körfezi'ndeki beş zengin Arap ülkesi olan Katar, Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan, Kuveyt ve Bahreyn, Türkiye'nin sermaye çekme konusunda en önemli hedefleri arasında yer alıyor. Özellikle 2021yılında bu yana Erdoğan hükümeti diplomatik çabalarının büyük bir kısmını Arap sermayesini çekmeye odakladı, ancak önemli sonuçlar elde edemedi. Çünkü kanıtlar, zengin Fars Körfezi ülkelerinin Türkiye'ye yaptığı yatırım miktarının, ABD'ye yaptıkları yatırım hacmiyle hiçbir şekilde karşılaştırılamaz olduğunu gösteriyor.

Türk ekonomi analistleri göre, Arap yatırımcılar, Türkiye konusunda son derece temkinli davranmaktadır. Hatta Erdoğan ve AKP’nin (Adalet ve Kalkınma Partisi) en önemli bölgesel dostu kabul edilen Katar bile Türkiye’ye sınırlı sermaye getirmiştir.
Ayrıca, Arapların Türkiye’de üretim alanında kayda değer bir adım atmadığı ve bazı faaliyetlerinin aksine enflasyonu artırdığı eleştirileri de dile getirilmektedir.

Türk analist Can Ataklı şöyle ifade etti: “Bunu çok iyi biliyoruz: Arap ülkelerinden gelen para, üretime ve gerçek yatırımlara yönelmiyor. Onlar ya Türkiye’ye borç veriyor ya da gayrimenkul satın alıyor. Dolayısıyla istihdam yaratma ya da üretim ve ihracatı artırma konusunda katkıları yok. Batılı ülkeler ise Türkiye’ye artık kredi vermiyor, verseler de çok yüksek faiz talep ediyorlar.”

Asıl Sorun Nedir?

On yıl öncesine kadar Türkiye, en önemli gelişmekte olan ülkelerden biri olarak tanınıyordu. Arap ülkelerinin yanı sıra birçok Avrupalı, Amerikalı ve Çinli yatırımcı da Türkiye’ye yatırım yapmak istiyordu. Ancak bugün bu tablo tamamen değişmiştir. Uzmanlara göre yabancı yatırımların azalmasının temel nedeni güvenlik kaygıları ve siyasi istikrarsızlıktır.

Son yıllarda, dünyada en fazla doğrudan yabancı yatırım (FDI) çeken ülkeler olarak ABD ve Çin öne çıkmaktadır. Bunun dışında Hong Kong ve Singapur da üst sıralarda yer almaktadır. Gelişmekte olan ülkeler arasında ise Brezilya, Hindistan ve Polonya dikkat çekmektedir.

Buna karşılık Türkiye, en iyi durumda olduğu 2023 yılında bile yalnızca 13 milyar dolar doğrudan yabancı yatırım çekebilmiştir. Bu miktar, dünya genelindeki doğrudan yabancı yatırımların yüzde 1’inden azına ve Türkiye’nin gayri safi yurt içi hasılasının (GSYH) yalnızca yüzde 1,4’üne tekabül etmektedir. Oysa Türkiye 2006 yılında 22 milyar dolar doğrudan yatırım çekmeyi başarmıştı.

Uzmanlar, Türkiye’nin AB üyelik müzakerelerinin ciddiyet kazandığı dönemde, 2006’nın başından 2008’in sonuna kadar üç yıllık süreçte toplam 62 milyar dolar yabancı yatırım girdiğini vurgulamaktadır. Ancak Türkiye’nin Avrupa Birliği’nden uzaklaşmaya başlamasıyla birlikte Batılı kurumlar yatırımlarını başka yönlere çevirmiş ve Türkiye her zamankinden daha fazla Arap sermayesine ihtiyaç duymuştur.

Türkiye Yerine Batı

Veriler, son üç yılda (2022–2025) Fars Körfezi ülkelerinden Türkiye’ye gelen toplam doğrudan yatırımların yaklaşık 16,2 milyar dolar olduğunu göstermektedir. Bu süreçte Katar en önemli yatırımcı olmuş, Borsa İstanbul’un yanı sıra finans, savunma ve gayrimenkul alanlarında ciddi yatırımlar yapmıştır.

Bu arada Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Suudi Arabistan da yatırım yapmaya başlamış, ancak büyük ölçekli yatırımlar henüz gerçekleşmemiştir. Öyle ki BAE toplamda yalnızca 5,3 milyar dolar yatırım yapmış; sanayi, teknoloji, gayrimenkul ve ulaştırma sektörlerinde faaliyet göstermiştir. Zengin bir ülke olan Kuveyt’in Türkiye’deki toplam yatırımı ise en fazla 2 milyar 447 milyon dolar olmuştur. Suudi Arabistan da enerji, gıda, ulaştırma ve teknoloji alanlarında yalnızca 2 milyar dolar yatırım yapabilmiştir.

Yatırımlar genel olarak düşük riskli alanlara yönelmekte; gayrimenkul, finans ve lojistik ön planda bulunmaktadır.
Bu göstergeler, Fars Körfezi ülkelerinin Türkiye’de yatırım yaparken ihtiyatlı ve seçici davrandığını, düşük riskli alanlara yoğunlaştığını ortaya koymaktadır. Aynı dönemde bu ülkeler ABD ve Avrupa Birliği’ne ise çok daha yüksek miktarlarda yatırım aktarmışlardır.

2002-2025 döneminde Fars Körfezi ülkelerinin ABD ve AB’deki yatırımları şu şekildedir:

Suudi Arabistan
• Türkiye’ye yatırım: 2 Milyar Dolar
• ABD’ye yatırım: 600 Milyar Dolar
• AB’ye yatırım: 150 Milyar Dolar

Katar
• Türkiye’ye yatırım: 3 Milyar Dolar
• ABD’ye yatırım: 80 Milyar Dolar
• AB’ye yatırım: 40 Milyar Dolar

Birleşik Arap Emirlikleri
• Türkiye’ye yatırım: 5,3 Milyar Dolar
• ABD’ye yatırım: 120 Milyar Dolar
• AB’ye yatırım: 90 Milyar Dolar

Kuveyt
• Türkiye’ye yatırım: 2 Milyar Dolar
• ABD’ye yatırım: 30 Milyar Dolar
• AB’ye yatırım: 25 Milyar Dolar

Bahreyn
• Türkiye’ye yatırım: 1 Milyar Doların Altında
• ABD’ye yatırım: 10 Milyar Dolar
• AB’ye yatırım: 8 Milyar Dolar

Beş Arap ülkesinin toplam yatırımı ABD'deki ülkeler: 840 Milyar Dolar
Avrupa Birliği'ne yatırım: 313 Milyar Dolar
Türkiye'ye yatırım: 14 Milyar Dolar

Türk ekonomi analistlerine göre, siyasi dalgalanmalar, özellikle de hükümet savcılarının Erdoğan karşıtı partilere yönelik sürekli saldırıları ve banka faiz oranı politikalarındaki sürekli değişiklik gibi konular yatırımcıları tedirgin ediyor.

Avrupalı yatırımcıların yanı sıra Araplar da bu durumdan endişe duyuyor. Özellikle Türkiye'de yargı bağımsızlığının kaybolduğu, enflasyon ve piyasa istikrarsızlığının tehdit ettiği bir ortamda, yüksek kâr ve getiri beklentisi yok. Sonuç olarak, düşük riskli ancak istikrarlı getiri arayan Arap Fars Körfezi ülkelerinden gelen çoğu finansal fon Türkiye'den kaçıyor.


Kanıtlar, Fars Körfezi ülkelerinin Afrika, Asya ve Batı Avrupa’da daha güvenli ve uzun vadeli yatırım fırsatları bulabileceğini göstermektedir. Üstelik İstanbul Borsası zayıf durumdayken ve Türkiye’nin üretim ve ihracat odaklı ekonomik modeli, Fars Körfezi’nin finans ve gayrimenkul odaklı sermaye yapısıyla uyumlu değildir.

En Çok Okunan Türkiye Haberler
En Önemli Türkiye Haberler
En Çok Okunan Haberler