İsrail Şirketleriyle Ticari Sözleşmelerin Feshi; Siyonist Rejime Küresel Ambargo Başlangıcının Şifreli Adı
Gazze Savaşı, üçüncü yılına yaklaşırken, uluslararası gelişmeler, dünya kamuoyunun ve farklı ülkelerin siyasetçilerinin, özellikle Avrupa’dakilerin Filistinlilerle dayanışmasının katlanarak arttığını ortaya koymaktadır.
Tesnim Haber Ajansı - Gazze Savaşı, üçüncü yılına yaklaşırken, uluslararası gelişmeler, dünya kamuoyunun ve farklı ülkelerin siyasetçilerinin, özellikle Avrupa’dakilerin Filistinlilerle dayanışmasının katlanarak arttığını ortaya koymaktadır. Bu durum, savaşın ilk günlerinde çeşitli şehirlerde düzenlenen gösteriler ve sokak mitingleri şeklinde kendini gösterirken, günümüzde resmi sivil toplum kuruluşlarının çağrıları, ticari şirketlerin açıklamaları ve liderlerin İsrail ile ilişkilerin devamına karşı tutumları şeklinde ortaya çıkmaktadır.
Gazze Savaşı'nın ilk yılında, İbranice medyasında yayınlanan çeşitli raporlar, çeşitli Siyonist ticari şirketlerin yabancı ortakları tarafından "sessiz yaptırımlar" olarak adlandırılan yeni bir olguyla karşı karşıya kaldıklarını ortaya koydu. Buna göre, yabancı taraflar, İsrailli şirketlerle yaptıkları sözleşmelerin metinlerini, ayrıntılarını ve işbirliklerinin kapsamını kamuoyuna açıklamaktan korkuyorlardı; çünkü hem müşteri kaybetme korkusu yaşıyorlardı hem de ülkelerinin kamuoyu nezdinde imaj ve itibarlarını zedeliyorlardı.
Ancak günümüzde, Gazze Savaşı ikinci yılını geride bırakırken, istatistikler Filistinli kurban sayısının 65 bini aştığını göstermektedir. İsraillilere yönelik bu tür kişisel ve devlet düzeyindeki tavır, İsrail ile boykot ve ilişkiyi kesme politikalarını, her şirket veya siyasi lider için olumlu bir prestij unsuru haline getirmiştir.
İbranice medyasında yer alan “İsrail’e Ambargo” ile ilgili haberlerin yoğunluğu, konunun önemini doğrulamaktadır. Aşağıda, sadece son bir ayda medyada yer alan en önemli gelişmelere yer verilmektedir:
1.1. Geçtiğimiz günlerde Hollanda, Siyonist rejimin Eurovision yarışmalarına katılması durumunda bu yarışmayı boykot edeceğini açıkladı. Hollanda, İrlanda ve Slovenya’dan sonra Tel Aviv’e karşı tam boykotunu resmi olarak ilan eden üçüncü ülke oldu. Bu açıklamalar, Eurovision’a İsrail’in katılımı konusunun tartışılmasından önce, “Avrupa Yayın Birliği” üzerinde geniş çaplı baskı oluşturma amacı taşımaktadır.
Bu kapsamda, Eurovision ile ilgili kaynaklar, İsrail’e resmi olmayan mesajlar ileterek, geçici çekilme ya da Siyonist sanatçıların tarafsız bayrak altında katılımının, yarışmaya katılım konusunda İsrail’e karşı boykot tehdidini sona erdireceğini bildirmiştir. Bu mesajları ileten kaynaklara göre, Tel Aviv’in geçici çekilmesi, “aşağılayıcı bir ihraç”tan kaçınmayı sağlayacaktır. Burada, tarafsız bayrak aslında kurumsal bir bayrak olarak görülebilir; çünkü Avrupalıların bakış açısından, İsrailli şirketlerle katılımda herhangi bir sorun bulunmamaktadır.
2. Hollywood’un 1200 yıldızı ve yapımcısı, Filistin halkına destek olmak ve İsrail’in uyguladığı soykırıma karşı durmak amacıyla ortak bir bildiri imzaladı. Filistin’e destek dalgası hızla büyüdüğü için, bu bildiriyi destekleyenlerin sayısı kısa sürede yaklaşık dört bine ulaştı. Bildiride, işgal altındaki topraklardaki kültürel kurumlarla ilişkilerin kesilmesi talep edildi. Bildiride şöyle denildi: “Bir suça ortak olmak, soykırım ve apartheid’i aklamak veya meşrulaştırmak demektir; bu da suçu işleyen devlete ortak olmak anlamına gelir. Dolayısıyla, sadece İsrail kültürel üretimleriyle işbirliği yapmak değil, Kudüs Film Festivali ve Hayfa Uluslararası Film Festivali gibi etkinliklerde sanatçılarla işbirliği yapmak da böyle bir rejime ortaklık olarak değerlendirilmektedir.” Bildiriyi imzalayanlar, İsrail’e karşı kültürel boykot çağrısında bulundu. Bu grup, fikirlerini, Güney Afrika’daki apartheid rejiminin sona ermesine yol açan süreçten ilham aldıklarını belirtti.
3. 3. 400’den fazla müzisyen, İsrail’e karşı boykot talebinde bulundu. Ortak bildiriyle eserlerinin Siyonist platformlardan kaldırılmasını istediler. Bildiride şu ifadeler yer aldı: “Kültür bombaları durduramaz, ancak politik baskılara karşı durabilir, kamuoyunu değiştirebilir ve insanlığa karşı suç işleyen bir rejimin normalleşmesini engelleyebilir.”
4. Avrupa Futbol Federasyonu (UEFA), Rusya’ya uyguladığı yaptırımlar benzeri bir süreçle İsrail futbol temsilcilerinin Avrupa’daki yarışmalardaki durumunu inceleyeceğini açıkladı. Üyelerin çoğunluğu İsrail’in çıkarılmasını onaylarsa, bu rejim yeni spor yaptırımlarıyla karşı karşıya kalacak ve bu durum onun Dünya Kupası maçlarında ve FIFA gözetimindeki turnuvalarda yer almasını zorlaştırabilir.
5. İspanya’da resmi makamlar ve halk, İsrail rejimine karşı tavırlarını giderek sertleştiriyor. Bu kapsamda, iki hafta önce, İspanya’da Filistin yanlısı bir grup, İsrail rejimine ait bir takımın “Vuelta a España” bisiklet yarışmasına katılımını protesto ederek müsabakayı engelledi.
6. Bu kapsamda, Londra, İsrail ordusu subaylarının Birleşik Krallık’taki en prestijli askeri akademilerden birinde eğitim almalarını yasaklama kararı aldı. Starmer hükümeti, önümüzdeki yıldan itibaren İsraillilere Kraliyet Savunma Çalışmaları Koleji programlarına katılma izni vermeyecek.
Buna ek olarak, İngiltere, Gazze Savaşı nedeniyle İsrail Savunma Bakanlığı personelinin 2025’te Londra’da düzenlenecek olan prestijli DSEI savunma fuarına katılımını yasakladı. Geçmiş yıllarda, İsrail Savaş Bakanlığı personelini bu önemli fuara göndermekteydi. İngiltere, İsrail şirketlerinin kendi personelini gönderebileceğini, ancak resmi bir İsrail heyetinin bu fuara katılamayacağını özellikle vurguladı.
Bu, İsrail’in bir savunma fuarından dışlanması açısından ilk olay değil. Haziran ayında, dünyanın en büyük ve önemli silah endüstrisi etkinliklerinden biri olan Paris Hava Fuarı’nda, Rafael, Elbit ve İsrail Havacılık Sanayii dahil 9 İsrail şirketini temsil eden İsrail rejimi standı, organizatörler tarafından beklenmedik bir şekilde kapatılmıştı.
7. İtalya’da, İsrail’in Ekim ayında Rimini şehrinde düzenlenecek ülkenin en büyük turizm fuarı TTG Travel Experience’dan dışlanması kararı alındı. Bu adım, yerel yetkililerin İsrail’in fuara katılımına itiraz etmeleri ve organizatörlerden bu rejimin fuara katılımını yasaklamalarını talep etmeleri üzerine gerçekleşti. Rimini yetkilileri, savaş, terör ve ölüm mekanlarına tatil destinasyonu sunmanın ahlaki ve manevi açıdan kabul edilemez olduğunu belirtti.
8. Filipinler hükümeti geçen hafta, İsrail’den savaş teçhizatları (çeşitli silahlar) almayacağını açıkladı. Bu karar, Gazze Savaşı nedeniyle İsrail ile askeri anlaşmalarını sonlandırması yönünde siyasi baskılar sonucunda alındı. Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü (SIPRI) raporuna göre, Filipinler 2019-2023 döneminde İsrail’in ikinci büyük askeri ihracat pazarıydı. Filipinler’in bu kararı, İsrail’in güvenlik ve askeri ihracatının tüm boyutlarını ve devlet gelirlerini etkileyebilecek derin süreçlerin habercisi olabilir.
9. Mevcut yaptırım ortamında her geçen gün kapsam genişlerken, Siyonist medya kuruluşu Maariv bir raporunda şunları yazdı: İsrail’in askeri yetkilileri artık zorlayıcı bir gerçekle karşı karşıya: Yaptırımların nedeni, artık askeri sektörün dışarıdan güvenlik parçalarına erişiminin kolay olmaması. Bu nedenle, İsrail Savunma Bakanlığı son dönemde politikasını değiştirerek, maliyetine rağmen gerekli ürünleri iç şirketlerden temin etmeye çalışıyor.
Bu bağlamda, birkaç hafta önce İsrail askeri sanayi liderleri, İsrail Havacılık ve Uzay Sanayii (IAI) CEO'su Boaz Levy başkanlığında bir toplantı düzenleyerek mevcut durumun karmaşıklığını Netanyahu'ya anlattı. Raporda, bir yandan İsrail askeri ürünlerine olan ilginin rekor seviyelere ulaştığı, diğer yandan da dünya genelindeki hükümetler üzerindeki siyasi baskının sözleşmelerin imzalanmasını engellediği belirtiliyor. Aynı zamanda, Siyonist rejimin yedi cephede uzun süren savaşı sürdürmesinin maliyeti, rejimin genel olarak ihracat hacmini ve özellikle de savunma sanayi ihracatını artırmasını gerektiriyor, ancak gerçekler bunun kolay ve pratik olmadığını gösteriyor.
Bu bağlamda Boaz Levy, "Gazze Savaşı'nın başlangıcından bu yana, kod adı 'patronluk' olan süreçler yaşandı. Bu, İsrail ürünlerini satın almamakla sınırlı değil, aynı zamanda İsrail'e parça tedarik etmeyi reddetmeyi de içeriyor. Dünyada temin etmesi zor parçalar var." ifadelerini kullandı.
Siyonist rejimin ekonomisine yönelik yaptırımların ekonomik sonuçları
Gazze savaşının gölgesinde, kültürel, sportif, askeri ve hatta turizm yaptırımlarının yanı sıra, ticari ve ekonomik sektör yaptırımları da İsrail ekonomisini etkisi altına aldı. Bunlardan belki de en önemlisi, Türkiye'nin bu rejimle ilişkilerinin kesilmesidir. Erdoğan'ın Mayıs 2024'te Türkiye'nin İsrail ile ekonomik ilişkilerini sonlandıracağını açıklamasının ardından, ülkenin liman otoritesi yakın zamanda gemi temsilcilerinden gemilerinin İsrail ile hiçbir bağlantısı olmadığını belirten bir mektup göndermelerini istedi. Ayrıca Ankara, Türk gemilerinin İsrail limanlarına yanaşmasını yasakladı.
Bu bağlamda Türkiye, bu ülkeden geçen tüm gemilerin, işgal altındaki topraklara gönderilen askeri veya tehlikeli yükler taşımadıklarına dair gayrı resmi bir beyanda bulunmalarını talep etmektedir. Bu yükler arasında patlayıcılar ve radyoaktif maddeler veya askeri teçhizat gibi belirli türdeki yükler de yer almaktadır. Bu nedenle, İsrail ile herhangi bir şekilde iş yapan bir şirketin Türkiye'ye yanaşmasına izin verilmeyecek. Bu yasak, tüm Türk limanları için geçerli. Ayrıca İsrail internet sitesi "Globes", Türkiye'nin işgal altındaki Filistin'e gemilerinin hareketini tamamen durdurma kararı aldığını ve Türk bayraklı gemilerin İsrail'e yanaşmasına izin verilmeyeceğini bildirdi.
Elbette, İsrail ile ticaret kısıtlamaları yalnızca Türkiye ile sınırlı değil. Bu bağlamda, "Ynet" adlı internet sitesi, İsrailli iş insanları ve şirketlerinin ifadelerine yer verdiği özel bir haberde şunları yazdı: “İsrailli şirketlerin temsilcileriyle yapılan iş görüşmeleri iptal ediliyor; her zaman dost olarak kabul edilen ülkelerde bile yapılan görüşmeler, ev sahibinin isteği üzerine gizlice gerçekleştiriliyor; İsrail ürünleri için ihracat sözleşmelerinin uzatılması yönündeki bazı talepler reddediliyor ve bazı durumlarda çeşitli ülkelerdeki şirketler ve pazarlama zincirleri "bu aşamada" İsrail'den ithalatı durduracaklarını duyuruyor: ancak bunlar, dünyanın dört bir yanındaki ülkelerden İsrail ekonomisine dayatılan sorunlardan sadece birkaçı.
İsrailli ihracatçılar ve ithalatçılar, son haftalarda İsrail ile ticari ilişkilerde ciddi ve endişe verici bir bozulma olduğunu bildirdi. Bazı durumlarda, Dışişleri Bakanlığı ve Üreticiler Birliği de dahil olmak üzere ilgili makamlar yardım etmeye çalıştı, ancak bu yardım ve destek bile işe yaramadı. Üreticiler Birliği Başkanı Dr. Ron Tomer, “Durum zor ve acımasız.” diye uyardı.
Durum o kadar utanç verici ki, bir İsrail ekonomi heyeti üyelerinin bir araya gelmesinin ardından Çok dost canlısı bir ülke olan İsrail Üreticiler Birliği Başkanı, WhatsApp'tan inanılmaz bir talep aldı: “Tüm fotoğrafları derhal silin ve İsrailli şirket temsilcileriyle yaptığımız toplantı hakkında tek bir kelime bile yayınlamayın.” Ron Tomer, “Şok olduk! Geçmişte orada her zaman sıcak bir şekilde karşılandık ve mükemmel sözleşmeler imzalandı.” dedi.
Üreticiler Birliği Başkanı, "Hükümetin derhal toplanıp, bizim yardımımızla, ihracatçıları teşvik edecek bir plan geliştirmesini bekliyoruz, böylece sorunlu pazarlarda çözümler sunabilir ve alternatifler bulabiliriz." diye belirtti.
Siyonist bir ihracatçıya göre, özellikle Gazze'nin işgalinin duyurulması ve Gazze'deki bina ve camilerin bombalandığını ve sivillerin yaralandığını gösteren videoların yayınlanmasından bu yana durum daha da kötüleşti. "Artık bu görüntülere katlanamayız. Tam bir tecritte mahkûmuz. Tüm dünyada kendimizi dışlanmış hissediyoruz."
İsrail Üreticiler Birliği, üst düzey İsrailli üreticilere bir anket dağıttı ve sonuçları oldukça endişe verici bir tablo ortaya koydu:
-İsrailli ihracatçıların yaklaşık yarısı, mevcut sözleşmelerinin müşteriler tarafından iptal edilmesi veya yenilenmemesiyle karşı karşıya kaldı.
-İhracatçıların yüzde 71'i, sözleşmelerin iptal edilmesinin tamamen siyasi nedenlerle olduğunu iddia ediyor.
-İsrailli ihracatçıların yüzde 38'i diğer Avrupa ülkelerinden, yüzde 31'i ise Amerika Birleşik Devletleri'ndeki müşterilerden gelen sözleşmelerin iptal edildiğini bildirdi. Latin Amerika'dan gelen sözleşmelerin iptal edildiğini bildiren hiçbir ihracatçı olmadı.
-İhracatçıların yüzde 76'sı, savaşın ihracatlarına zarar verdiğini bildirdi. Bunlardan yüzde 21'i, toplam ihracatlarının yüzde 40'ını aşan oranda hasar meydana geldiğini bildirdi.
-İhracatçıların yüzde 54'ü, yeni müşterilerin artık İsrail ile iş yapmayı reddettiğini bildirdi.
-Lojistikte, uluslararası taşımacılıkta, işgal altındaki Filistin toprakları dışındaki gümrük ve limanlarda gecikmelerde ve tedarikçiler tarafından yapılan iptallerde de olağandışı sorunlar bildirildi.
Ayrıca, kredi derecelendirme kuruluşu Moody's'in üst düzey ekonomistleri geçen hafta İsrail'deydi ve kabine temsilcileri ve ekonomi yetkilileriyle yaptıkları toplantılarda sordukları sorular ve söyledikleri sözler oldukça endişe verici bir tablo çiziyor.
Moody's yetkilileriyle görüşen üst düzey bir ekonomi yetkilisi, savaşta önemli bir dönüm noktası olarak nitelendirdikleri Gazze Şehri'ni ele geçirme operasyonu nedeniyle savunma harcamalarındaki artıştan büyük endişe duyduklarını, İsrail kabinesinin bütçe yönetimi üzerindeki kontrolünü tamamen kaybetmesi ve bunun bütçe açığı ve borcunda keskin bir artışa yol açması konusunda gerçek bir korku olduğunu açıkladı.