İrevani: Güvenlik Konseyi'nin İran'a Yönelik Eyleminin Sonuçlarının Sorumluluğu ABD ve Avrupa Troykası’na Aittir


İrevani: Güvenlik Konseyi'nin İran'a Yönelik Eyleminin Sonuçlarının Sorumluluğu ABD ve Avrupa Troykası’na Aittir

İran İslam Cumhuriyeti’nin Birleşmiş Milletler Daimi Temsilcisi, BM Güvenlik Konseyi’nin “2231 (2015) sayılı kararın uygulanması” konulu oturumunda yaptığı konuşmada, Güvenlik Konseyi'nin eyleminin vahim sonuçlarının sorumluluğunun tamamen İran'a yönelik asılsız suçlamalarda bulunan ABD ve Üçlüsünün üzerinde olduğunu vurguladı.

Tesnim Haber Ajansı - İran’ın BM Daimi Temsilcisi Emir Said İrevani, Batılı ülkelerin, BM’nin İran’a yönelik yaptırımların kaldırılmasının uzatılmasına ilişkin sunulan karar tasarısını veto etmesini “gayrimeşru bir girişim” olarak nitelendirdi. İrevani, Avrupa Üçlüsü’nün attığı adımın uluslararası hukukun ve bizzat Güvenlik Konseyi’nin ihlali anlamına geldiğini ifade etti.

İran İslam Cumhuriyeti’nin BM Daimi Temsilcisi Emir Said İravani, BM Güvenlik Konseyi’nin “2231 (2015) sayılı kararın uygulanması” oturumunda yaptığı konuşmada, Güvenlik Konseyi’nin eylemlerinin ağır sonuçlarının tamamen ABD ve Avrupa Üçlüsü’ne ait olduğunu belirtti. İrevani ayrıca, bu ülkelerin İsrail rejiminin denetim altındaki tesislere yönelik suç niteliğindeki saldırılarını mümkün kıldığını vurguladı. 

İrevani’nin konuşmasının tam metni aşağıdaki şekildedir: 

Bismillahirrahmanirrahim 
Sayın Başkan,
Öncelikle, başta Cezayir, Pakistan, Çin ve Rusya Federasyonu olmak üzere, zorlayıcı politikaları reddeden ve diplomasi, adalet ve hukuk ilkelerini savunan Konsey üyelerine derin şükranlarımı sunmama izin veriniz. Bugün kullandıkları oy, diplomasinin gerçek bir taahhüdünü ortaya koymuştur. Onların bugünkü tutumu açık bir mesaj vermektedir: Çatışmalar, baskı ve korkutma araçlarıyla değil, diyalog yoluyla çözülmelidir. Onlar, tarihin doğru tarafında yer almayı tercih etmişlerdir. 

Sayın Başkan,
İran’ın tutumu açık ve değişmezdir: 2231 sayılı karar, üzerinde mutabık kalındığı şekilde tam olarak uygulanmalıdır. Onun takvimleri birer tavsiye ya da öneri değil; zorlu müzakereler sonucu ortaya çıkan ve bu Konsey tarafından oybirliğiyle onaylanan bağlayıcı yükümlülüklerdir. Üç Avrupa ülkesinin daha önce kaldırılmış yaptırımları yeniden yürürlüğe koyma yönündeki her türlü girişimi, yalnızca temelsiz değildir; aynı zamanda uluslararası hukuka ve Güvenlik Konseyi’nin kendi itibarına doğrudan bir saldırı niteliği taşımaktadır.

2231 sayılı karar ve Kapsamlı Ortak Eylem Planı (KOEP), on yılı aşkın müzakerelerin sonucunda elde edilmiş zor kazanımlardır. Bu iki belge, İran’ın nükleer programına ilişkin tüm endişeleri gidermiş ve onun tamamen barışçıl niteliğini teyit etmiştir. İran, anlaşmayı tam bir iyi niyetle ve eksiksiz olarak uygulamıştır. Hiçbir ülke, kendisini bu denli katı ve müdahaleci Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu (UAEK) doğrulamalarına tabi kılmamıştır. Biz taahhüdümüzü yerine getirdik; fakat Amerika Birleşik Devletleri, Avrupa Üçlüsü ve Avrupa Birliği aynı şeyi yapmadı.

2018 yılında anlaşmayı tek taraflı olarak yırtıp atan ve yaptırımları bu Konsey’e açık bir meydan okumayla yeniden uygulayan Amerika Birleşik Devletleri idi. Taahhütlerini yerine getirmeyen, boş vaatlerin arkasına saklanan ve sessizce Washington’un talimatlarını izleyen de Avrupa Üçlüsü idi. Şimdi ise, bariz bir ikiyüzlülük örneği olarak, yıllarca süren ihlallerine karşı sabır gösterdikten sonra attığımız adımlar nedeniyle İran’ın cezalandırılması gerektiğini iddia ediyorlar. 

Sayın Başkan,
Biz, 28 Ağustos 2025 tarihli Avrupa Üçlüsü uyarısını kesin olarak reddediyoruz. Bu uyarı usulen geçersiz, siyasi bakımdan önyargılı ve hukuken batıldır. Avrupa Üçlüsü, KOEP’in ihtilafların çözümü mekanizmasını devre dışı bırakarak, savunduklarını iddia ettikleri çerçevenin bizzat kendisini parçalamıştır. Daha da kötüsü, uzun süredir esaslı ihlalde bulunan taraflar birdenbire kendilerini “bağlılığın koruyucusu” olarak takdim edemezler. Bu ne hukuktur ne de adalet; yalnızca yasallık kisvesi altına gizlenmiş fırsatçılıktır.

İran’ın telafi edici adımları ne düşüncesizceydi ne de tek taraflı. Bu adımlar hesaplanmış, şeffaf ve KOEP çerçevesindeki haklarımızla tamamen uyumluydu. Bu yasal adımların, otomatik yaptırımların geri dönüş mekanizmasını tetiklemek için çarpıtılması, ihlalcilerin ödüllendirilmesi ve bağlı kalanların cezalandırılması anlamına gelir. Bu, adaletin ters yüz edilmesi ve bizzat Konsey’in zayıflatılmasıdır. 

Sayın Başkan,
Bu felaket, açık bir saldırı zemininde meydana gelmektedir. İran’ın denetim altındaki nükleer tesisleri gizli değil, alenen, bir haydut rejim olarak İsrail tarafından ve Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Anlaşması’nın emanetçisi sıfatıyla Amerika Birleşik Devletleri tarafından hedef alınmıştır.

Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu’nın (UAEK) gözetimi altındaki tesisler, uluslararası hukukun tüm ilkelerini ve nükleer silahsızlanma rejiminin temellerini ihlal ederek bombalanmıştır. Buna rağmen, kınama yerine, bugün İran’a yükümlülükler konusunda ders vermeye kalkan aynı devletlerden sessizlik, hatta daha da kötüsü, gerekçelendirmelerle karşı karşıyayız.

Bundan daha açık bir kanıt, çifte standartların ve ikiyüzlü davranışların göstergesi olabilir mi?
Buna rağmen İran, diplomasiden vazgeçmedi. 9 Eylül’de Kahire’de Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu ile işbirliğinin yeniden başlatılması konusunda bir mutabakata vardık; bu önemli ve ileriye dönük bir adımdı. Ancak ABD ve Avrupa Üçlüsü, bu fırsatı değerlendirmek yerine reddetti ve söylemleri ile gerçek niyetleri arasındaki uçurumu gözler önüne serdi. Diyalogdan söz ediyorlar, oysa onu boğuyorlar; diplomasiyi desteklediklerini iddia ediyorlar, oysa tehditler altında toprağa gömüyorlar.

Bu sorumsuz adım, diyaloğu zayıflatıyor, saldırıyı ödüllendiriyor ve tehlikeli bir emsal yaratıyor.
Avrupa Üçlüsü ve ABD, İsrail rejimiyle eşgüdüm içinde, İran’ın nükleer programının barış ve güvenliğe tehdit oluşturduğunu iddia eden asılsız söylemler yayıyorlar. Bu iddia, gerçeğin çarpıtılmasından başka bir şey değildir. İran ne KOEP’i, ne Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Anlaşması’nı, ne de denetim yükümlülüklerini ihlal etmiştir. Nükleer programımız tamamen barışçıl kalmıştır. 

Sayın Başkan,
Bu Konsey’in tarafsızlığı dahi zedelenmiştir. Daimi üyelerden bazılarının baskısı altında, Konsey Başkanı, bugünkü karar tasarısını sunmadan önce KOEP üyelerinin tamamının, İran, Rusya ve Çin dahil, görüşlerini dikkate alma yükümlülüğünü göz ardı etmiştir. Bu taahhüt, 2231 sayılı kararın 11. paragrafında ve hatta Başkan’ın taslak metninde açıkça yer almaktadır. Buna rağmen fiiliyatta, Konsey Başkanı bu ifadeleri görmezden gelmiş, Konsey’in tarafsızlığını ihlal etmiş ve Çin, İran ve Rusya’nın gerçek KOEP üyeleri olarak tutumlarının doğru şekilde yansıtılmasını güvence altına almaksızın, tasarıyı sunup oylama talebinde bulunarak Avrupa Üçlüsü’nün girişimini fiilen onaylamıştır.

Bu bir mutabakat oluşturma değil; bir zorlamaydı. Sonuç, Konsey’e ait bir karar değil, Konsey’e dayatılan bir karardır. 

Sayın Başkan,
Sözlerimin sonunda, İran’ın kesin tutumunu ifade etmek isterim:
1.Bugünkü girişim aceleci, gereksiz ve hukuka aykırıdır. İran, bunu uygulamakla yükümlü değildir.
2.Ağır sonuçlarının sorumluluğu tamamen ABD ve Avrupa Üçlüsü’ne aittir; onlar İran’a yönelik asılsız suçlamalar üretmiş ve aynı zamanda İsrail rejiminin denetim altındaki tesislere yönelik suç niteliğindeki saldırılarını mümkün kılmışlardır.

3.Bu girişim, mutabakat olmaksızın Konsey’i zayıflatmakta, diplomasiyi zedelemekte ve nükleer silahların yayılmasının önlenmesi rejimini tehlikeye atmaktadır.
4.İran’ın nükleer programı ne bombalarla yok edilecek, ne yaptırımlarla durdurulacak, ne de barışçıl yolundan saptırılacaktır. Diplomasi kapalı değildir; ancak kiminle ve hangi temelde etkileşime girileceğine karar verecek olan İran’dır, düşmanları değil.

Sayın Başkan,
Bugün Konsey, diyalog ve mutabakat fırsatını heba etmiştir. Rusya ve Çin, 2231 sayılı kararın uzatılması ve diplomasinin korunması için iyi niyetli ve dengeli bir girişim sundular.

ABD ve Avrupa Üçlüsü, bu makul yolu kabul etmek yerine, tırmanmayı, baskıyı ve bölünmeyi seçti. Söylemleriyle eylemleri arasındaki bu çelişki bir kez daha, gerçek niyetlerinin diplomasi değil, tırmandırma olduğunu göstermektedir. Artık, yarattıkları krizin tam sorumluluğunu üstlenmeleri gerekmektedir.

Hiçbir şüpheye yer yoktur: İran, egemenliğini, haklarını ve nükleer programının barışçıl niteliğini savunmada kararlı kalacaktır. Biz, zorbalığa boyun eğmeyeceğiz. Biz, gayrimeşru tehditlerden yılmayacağız. Ve bu Konsey’in adaletsizliğin bir aracı haline gelmesine izin vermeyeceğiz.

En Çok Okunan İran Haberler
En Önemli İran Haberler
En Çok Okunan Haberler