El-Arabiya El-Cedid: Arap Ülkeleri, İran ve Türkiye ile Ortak Güvenlik Anlaşmasına Varsınlar
Katarlı haber sitesi El-Arabi el-Cedid, ABD’nin güvenilmezliğinin, İsrail rejiminin Doha’ya saldırısı sonrası bir kez daha ortaya çıktığını belirterek, Arap ülkelerinin bu saldırıya karşı ortak bir yanıt vermesi ve İran, Çin ile Rusya’yla güvenlik iş birliğine yönelmesi gerektiğini vurguladı.
Tasnim Haber Ajansı- Bölgesel ve uluslararası medyanın Siyonist rejimin Katar topraklarındaki terörist saldırılarına ilişkin analizlerinin devamında, Katarlı internet sitesi El-Arabi El-Cedid, bu İsrail saldırısına tüm Arapların kolektif bir yanıt vermesinin önemini şu şekilde ele aldı:
Arap devletleri, Amerika Birleşik Devleti ile ilişkilerinin niteliğini yeniden değerlendirmeli
Bu saldırı, Arap-Amerikan ilişkilerinde kritik ve temel bir an, ve Amerika'nın Arap ülkeleri arasındaki ana müttefiki olan Doha'ya düzenlenen İsrail hava saldırısı, bölgesel aktörlerin Amerika'nın, Arap ülkeleriyle ilişkilerinin niteliği hakkındaki farkındalık ve algısını değiştirmesi gereken temel bir dönüm noktası.
Bu arada, Suriye, Irak, Ürdün, Suudi Arabistan, Kuveyt ve Katar gibi ülkelerdeki geniş ve iyi donanımlı Amerikan üslerinin, İsrail Katar'ın ulusal egemenliğini ve tüm uluslararası yasaları ihlal ettiğinde neden harekete geçmediği önemli bir soru olarak ortaya çıkıyor.
Siyonist Knesset sözcüsü Amir Ohana, rejimin Doha'ya düzenlediği terör saldırısını "Tüm Orta Doğu'ya bir mesaj" olarak nitelendirip ve tüm ülkeleri kibirle tehdit etti.
Bu Siyonist yetkili, işgalci rejimin en büyük müttefiklerine bile hakaret ediyor; geçen Temmuz ayında Birleşmiş Milletler Genel Merkezi'nde düzenlenen Altıncı Parlamento Başkanları Konferansı'nda Avrupa ülkelerine şöyle seslenmişti: "Filistin devleti diye bir şey kurmak istiyorsanız, onu Londra'da veya Paris'te kurun; çünkü sokaklarınız artık Orta Doğu'ya benziyor."
Elbette, bu açıklamalar sadece Siyonist yetkililerle sınırlı değil; Amerikalılar da onlara katılıyor; Cumhuriyetçi Parti'nin en önemli isimlerinden ve Trump'ın en büyük destekçisi Senatör Lindsey Graham, İsrail'in Katar'a düzenlediği terör saldırısına cevaben şöyle demişti: "Bölgede İsrail'e 7 Ekim saldırısını planlayan ve teşvik edenlere şunu söylüyoruz: Bu hepinizin kaderidir."
Trump aynı anda birden fazla alanda oyun oynuyor
Bu bağlamda dikkat çeken ilginç bir nokta, Amerikalıların çelişkili tutumlarıdır. Örneğin, Trump'ın Başkan Yardımcısı J.D. Vance, İsrail'in Katar'a yönelik saldırısından memnun olmadığını iddia ederken, bunu olumlu bulmuş ve saldırıda bir dizi kötü adamın ortadan kaldırılmış gibi göründüğünü söyleyerek gerekçelendirmiştir. Ancak Vance, Siyonist rejimin uluslararası hukuku ihlal ettiğine dair herhangi bir noktaya değinmemiş ve İsrail saldırısı sırasında ABD'nin Katar'daki üslerinde bulunan Amerikan sistemlerini etkinleştirmemesine dair herhangi bir açıklama yapmamıştır.
Soru şu ki, ABD, İsrail'in Katar'a yönelik saldırısında suç ortağı olmasa bile, neden rejimin saldırısını engellememiş ve hatta kınamamıştır? Trump'ın farklı alanlarda faaliyet gösterdiği ve rolleri,Netanyahu ile paylaştığı açıktır. Bölgede yaşananları, yeni dönemde uluslararası sistemin yapısının durumundan ve küresel düzeydeki güç dengelerindeki değişimlerden ayıramayız.
Yeni aşamada, ülkelerin davranış ve ilişkilerini düzenleyen birçok standart, yerle yeksan olup ve özellikle Avrupa ve Amerika Birleşik Devletleri'ndeki müttefik ülkeler arasındaki ilişkilerde eşi benzeri görülmemiş bir bozulma dalgasına tanık oluyoruz. Genel olarak ise dünya sahnesini değiştiren küresel çalkantılara ve jeopolitik gerilimlere tanık oluyoruz.
Araplar, İran, Çin ve Rusya ile güvenlik ittifakı ve iş birliğine doğru ilerlemelidir
Arap ülkeleri ortak bir Arap-Türk-İran güvenlik anlaşmasına doğru ilerlemeli ve ABD'ye veya Cumhuriyetçilere güvenmemelidir.
Bugün sıra Katar'daydı, yarın sıra diğer Arap ülkelerinde de olacak.
Arap ülkeleri, ABD'ye, İsrail'in Doha saldırısını ve Tunus'taki Özgürlük Direnişi konvoyunu desteklediğinden emin olduklarını bildirmelidir. ABD komutanlarının ve güvenlik görevlilerinin işgal altındaki topraklara sürekli ziyaretleri, koordinasyon, destek, planlama, casusluk ve Siyonist rejime mühimmat sağlama faaliyetlerinin, Gazze'ye karşı soykırımcı savaşın başlangıcından bu yana bu ülke tarafından sürdürüldüğü kimsenin bilmediği bir sır değil. Araplar bu ihmalkârlığa devam etmek istiyorlarsa, bugün sıra Tunus ve Katar'daydı, yarın sıra diğer Arap ülkelerine gelecek.