İran, Rusya ve Çin’in Ortak Mektubunun Metni: Avrupa Troykası Yazışmalarına Dayanarak Hiçbir İşlem Yapılamaz
İran, Rusya ve Çin, Birleşmiş Milletler (BM) Başkanlarına ortak bir mektup göndererek, Güvenlik Konseyi’nin Avrupa Troykası tarafından sunulan yazışmaya dayanarak herhangi bir işlem yapamayacağını vurguladı.
Tesnim Haber Ajansı - İran, Çin ve Rusya dışişleri bakanları, BM Genel Sekreteri ve Güvenlik Konseyi Başkanı’na gönderdikleri ortak mektupta, üç Avrupa ülkesinin İran’a karşı Güvenlik Konseyi’nin kaldırılmış kararlarını yeniden canlandırma girişimini reddederek şu ifadeleri kullandılar: “Avrupa Troykası tarafından Güvenlik Konseyi’ne gönderilen bildiri, Nükleer Anlaşma (KOEP) ve 2231 sayılı karar uyarınca belirlenen usullere aykırıdır ve gerekli hukuki temele sahip değildir; bu nedenle geçersiz ve etkisiz sayılmalıdır.”
Mektubun tam metni aşağıdaki şekildedir:
Biz, Çin Halk Cumhuriyeti, İran İslam Cumhuriyeti ve Rusya Federasyonu Dışişleri Bakanları, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 2231 (2015) sayılı kararıyla onaylanan Kapsamlı Ortak Eylem Planı’nın (KOEP), çok taraflı diplomaside eşsiz bir başarı ve diyalog ile etkileşim yoluyla ihtilafların çözümünde bir model teşkil ettiğini vurgulamaktayız. Bu Plan’ın tam olarak uygulanması, bölgesel ve uluslararası barış ile güvenliğe olumlu bir katkı sağlayabilir.
14 Mart 2025 tarihinde Pekin’de Çin, İran ve Rusya arasında yayımlanan ortak bildiriyi hatırlatmaktayız. Söz konusu bildiride, tüm yasa dışı tek taraflı yaptırımların sona erdirilmesinin gerekliliği vurgulanmış; karşılıklı saygı ilkesine dayalı siyasi ve diplomatik diyalogun hâlen tek uygulanabilir ve güvenilir seçenek olduğu ifade edilmiş; ayrıca ilgili tarafların mevcut durumun kökenleriyle ilgilenmeleri ve yaptırım, baskı veya güç kullanma tehdidinden vazgeçmeleri gerektiği belirtilmiştir.
Dikkatinizi, 2231 (2015) sayılı BM Güvenlik Konseyi kararının uygulanmasını engelleyen acil bir konuya çekmek isteriz; bu karar, Kapsamlı Ortak Eylem Planı’nı (KOEP) onaylamaktadır. Özellikle, 28 Ağustos 2025 tarihli mektupta Fransa, Almanya ve Birleşik Krallık (Avrupa Troykası) dışişleri bakanlarının iddialarına işaret ediyoruz; bu mektupta söz konusu bakanlar, anılan kararda yer alan 11. yürütme maddesi ve “otomatik yaptırım geri dönüşü” mekanizmasına dayanarak işlem yapmaya çalıştıklarını öne sürmüşlerdir.
Avrupa Troykası dışişleri bakanlarının bu girişimi açıkça karara aykırıdır ve bu nedenle, hukuki ve usul açısından özünde kusurlu ve geçersizdir. Avrupa Troykası tarafından izlenen yol, BM Güvenlik Konseyi’nin yetki ve işlevlerinin kötüye kullanımıdır ve Konsey üyelerini ile uluslararası toplumu, KOEP’nin ve 2231 sayılı karara dayalı uygulamanın çöküşüne yol açan temel nedenler konusunda yanıltmaktadır. KOEP’nin ilk oluşturulduğu dönemde, “otomatik yaptırım geri dönüşü” mekanizmasının öngörülmesi sırasında, Amerika Birleşik Devletleri’nin bu taahhütleri ihlal eden ilk taraf olacağı neredeyse hayal edilemezdi.
ABD’nin Mayıs 2018’de KOEP’ten tek taraflı olarak çekilme kararı ve kararı zayıflatması, “otomatik yaptırım geri dönüşü” mekanizmasına başvurma şeklini ve koşullarını köklü biçimde etkilemiştir; bu mekanizma artık İran’a karşı uygulanamaz, ancak ABD’nin temel kusuru önceden uygun şekilde ele alınır ve giderilirse kullanılabilir.
Derin bir üzüntüyle belirtmek gerekir ki, Almanya, Fransa ve Birleşik Krallık ile Avrupa Birliği, yalnızca ABD’nin İran’a yönelik ayrımcı ve hukuka aykırı yaptırımlarına destek vermekle kalmamış, aynı zamanda kendi sınırlayıcı tedbirlerini de 2231 sayılı karar ve KOEP kapsamındaki taahhütlerini aykırı şekilde, 18 Ekim 2023’teki “geçiş günü” öncesinde uygulamışlardır.
Bu bağlamda, Uluslararası Adalet Divanı tarafından teyit edilen uluslararası hukukun temel ilkesini hatırlatmak yerinde olacaktır; bu ilke şunu öngörmektedir: “Bir taraf taahhütlerini yerine getirmemesi veya bunlardan kaçınması durumunda, iddia ettiği haklara dayanamaz.” Buna karşılık, İran’ın telafi edici önlemleri, KOEP taahhütlerinin askıya alınması da dahil, yalnızca ABD’nin çekilmesi ve tüm taahhütlerini
ihlal etmesine, ve İran’ın uzun süreli sürekli uyumu ile Troyka/AB’nin durumu telafi etmedeki etkisizliğine yanıt olarak alınmıştır. İran’ın karşı önlemleri, “otomatik yaptırım geri dönüşü” mekanizmasının işletilmesi için temel oluşturamaz. ABD’nin çekilmesi ve ardından Troyka/AB’nin kendi yükümlülüklerini yerine getirmedeki kusurunu, 25 Mayıs 2018 tarihli KOEP Ortak Komisyon Bildirisi’nde belirtilen taahhütleri dahil olmak üzere, ödüllendirecek şekilde bu mekanizmanın kötüye kullanılması kabul edilemez.
2231 sayılı Güvenlik Konseyi Kararı ayrılmaz bir bütündür ve KOEP onun ayrılmaz bir parçasını oluşturur. Bu nedenle, söz konusu kararın 11. yürütme maddesi, KOEP'nin 36. ve 37. maddelerinden bağımsız ve ayrı olarak yorumlanamaz. Gerçekte, Avrupa Troykası, 36. maddedeki şartlar tam olarak yerine getirilmeden önce 11. yürütme maddesine dayanamaz ve kendi görüşlerine göre “KOEP altındaki taahhütlerinin temel ihlali” olarak nitelendirdikleri konuyu BM Güvenlik Konseyi’ne bildiremezler.
Avrupa Troykası’nın, 36. madde kapsamında öngörülen süreci tamamladıklarına dair iddiaları gerçeğe aykırıdır. Gerçek şudur ki, KOEP Ortak Komisyonu, 14 Ocak 2020 tarihli Almanya, Fransa ve Birleşik Krallık yazışmasını incelemek üzere hiç toplanmamıştır.
Uyuşmazlıkların çözüm mekanizması, bazı usul eksiklikleri nedeniyle işletilememiştir; bu durum, konunun dışişleri bakanları düzeyinde veya Danışma Heyeti’nde incelenmesini imkansız kılmıştır. 36. ve 37. maddelerde öngörülen şartlar yerine getirilmediğinden, Fransa, Almanya ve Birleşik Krallık dışişleri bakanlarının yazışması, “2231 sayılı kararın 11. maddesi uyarınca KOEP’ye katılan bir devletin bildirimi” olarak kabul edilemez.
Önemle hatırlatmak gerekir ki, önceki BM Güvenlik Konseyi kararlarında İran’a ilişkin nükleer endişeler, KOEP aracılığıyla tamamen giderilmiştir. Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu (UAEK), 2 Aralık 2015 tarihli Yönetim Kurulu raporu GOV/2015/68 ve 15 Aralık 2015 tarihli Yönetim Kurulu kararı GOV/2015/72 ile İran’ın ilgili taahhütlere tam olarak uyduğunu teyit etmiştir. Bu çerçevede, BM Güvenlik Konseyi tarafından iptal edilen yaptırımların yeniden uygulanması mantıksız ve gülünç olacaktır.
Böyle bir adım, Avrupa Troykası’yı temel kusurlarına rağmen ödüllendirmekten başka bir şey olmayacak, yıllarca süren diplomatik çabaları yok edecek, çok taraflı anlaşmaların itibarını zedeleyecek ve uluslararası taahhütlerin seçici uygulanmasına ilişkin tehlikeli bir emsal oluşturacaktır. Bu nedenle, 2231 sayılı karara, ilgili zaman çizelgeleri dahil, tam bağlılık büyük önem taşımaktadır.
Yukarıda belirtilen hususlar çerçevesinde, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, Troyka tarafından sunulan yazışmaya dayanarak herhangi bir işlem yapamaz ve bunu geçersiz ve etkisiz saymalıdır. 2231 sayılı BM Güvenlik Konseyi kararına aykırı veya ihmal ederek atılacak her türlü adım veya girişim, BM üye devletleri için uluslararası hukuki taahhüt doğuramaz.
BM Güvenlik Konseyi üyelerinden, Fransa, Almanya ve Birleşik Krallık’ın “otomatik yaptırım geri dönüşü” mekanizmasına iddialı bir şekilde başvurma girişimlerini reddetmelerini ve uluslararası hukuk ile çok taraflı diplomasi ilkelerine bağlılıklarını vurgulamalarını kesin bir şekilde talep ediyoruz.
Fransa, Almanya ve Birleşik Krallık’tan, yıkıcı yollarından dönmelerini ve 20 Ağustos 2020’de ABD’ye tavsiye ettikleri gibi, “Güvenlik Konseyi içinde veya onun işleyişinde yalnızca bölünmeyi derinleştirecek ve ciddi olumsuz sonuçlar doğuracak her türlü girişimden kaçınmalarını” istiyoruz.
İlgili tarafların, tüm tarafların endişelerini dikkate alan, karşılıklı saygı ilkesine dayalı diplomatik etkileşim ve diyalog yoluyla bir siyasi çözüm bulmaya bağlı kalmaları hayati önemdedir; tek taraflı yaptırımlardan, zorla tehditten veya durumu daha da kötüleştirebilecek diğer girişimlerden kaçınılmalıdır.
Ayrıca, tüm ülkeleri, diplomatik çabalar için uygun ortamın ve gerekli koşulların oluşturulmasına katkıda bulunmaya davet ediyoruz.