Şanghay İşbirliği Örgütü Zirvesi ve Yeni Dünyanın İşaretleri
Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) Devlet Başkanları Zirvesi, 20’den fazla dünya liderinin katılımıyla, dayanışmanın sergilendiği ve yeni çok kutuplu dünyanın işaretlerinin görüldüğü bir sahneye dönüştü.
Tesnim Haber Ajansı - 2025 yılında Çin’in Tiencin kentinde düzenlenen Şanghay İşbirliği Örgütü Devlet Başkanları Zirvesi, 2001’deki kuruluşundan bu yana örgütün en büyük toplantısı olarak tanımlandı.
Zirveye Çin, Rusya, Hindistan, İran, Pakistan, Belarus ve Orta Asya ülkelerinin liderlerinin yanı sıra Birleşmiş Milletler ve ASEAN gibi uluslararası kuruluşların temsilcileri de katıldı. Zirve, çok taraflılığı güçlendirmek ve dayanışmayı pekiştirmek için önemli bir platform oldu.
Bu zirvenin ana gündem maddeleri arasında ekonomik, güvenlik ve teknoloji işbirliğinin güçlendirilmesi, ŞİÖ Kalkınma Bankası’nın kurulması, enerji platformlarının geliştirilmesi ve BeiDou uydu sistemi gibi dijital ağların kullanımının yaygınlaştırılması yer aldı. Ev sahibi ve başlıca itici güç olan Çin, ŞİÖ Kalkınma Bankası’nın kurulmasını önererek, önümüzdeki üç yıl içinde 2 milyar yuan (yaklaşık 281 milyon dolar) hibe ve 10 milyar yuan kredi ayıracağını açıkladı. Bu girişim, Çin’in Asya ve küresel Güney’de ekonomik ve teknolojik istikrar merkezi rolünü pekiştirmeyi hedefliyor.
Zirvede ayrıca 25 işbirliği belgesi imzalandı. Bunlar arasında Tiencin Bildirgesi, 2035’e kadar örgütün kalkınma stratejisi, güvenlik, uyuşturucu ile mücadele, yapay zekâ ve sürdürülebilir kalkınma alanlarında anlaşmalar bulunuyor.
Bu adımlar yalnızca ekonomik ve güvenlik bağlarını güçlendirmeyi amaçlamıyor, aynı zamanda Batı’nın tek taraflı politikalarına, özellikle Amerika Birleşik Devletleri’nin politikalarına karşı koyabilecek küresel bir düzen oluşturma çabasının da göstergesi olarak öne çıkıyor.
Yeni Çok Kutuplu Dünyanın İşaretleri
Birçok uzmana göre bu zirve yalnızca bölgesel bir toplantıdan ibaret değildi. Etkinlik, küresel düzenin derin dönüşümlerini yansıtan bir ayna ve Batı’nın hâkimiyetindeki tek kutuplu yapıdan Asya ve Küresel Güney’de yükselen güçler merkezli çok kutuplu bir dünyaya geçişin işaretleri olarak değerlendirildi.
Zirvede ev sahibi ve itici güç olarak Çin, ŞİÖ Kalkınma Bankası’nın kurulmasını önerdi, milyarlarca yuan tutarında hibe ve kredi tahsis edeceğini açıkladı ve enerji, dijital teknoloji ile altyapı alanlarında işbirliğinin altını çizdi. Böylece Çin, ABD’nin saldırgan ticaret politikalarına karşı ekonomik ve siyasi istikrar sağlayıcı bir aktör olarak öne çıktı.
Bu girişim, ABD’nin Hindistan da dahil olmak üzere ticaret ortaklarına ağır gümrük vergileri uygulaması ve Rusya gibi ülkelere yaptırım tehdidinde bulunmasıyla, birçok ticaret gücünün gözünde güvenilmez bir aktör olarak görülmeye başlamasının zemininde gerçekleşti.
Çin ise bu küresel kargaşadan faydalanarak kendisini Asya ve Küresel Güney’de ticaret ve teknoloji için bir merkez olarak konumlandırıyor. Bu zirve, Rusya, İran ve Orta Asya ülkeleri başta olmak üzere üye devletler ile Endonezya gibi diyalog ortaklarının Batı’nın tek taraflılığına karşı çok taraflı bir yaklaşımı güçlendirmeleri için bir fırsat sundu.
Batı’nın Hegemonyacılığına Karşı Durmak
Tiencin Bildirgesi, İsrail ve Amerika Birleşik Devletleri’nin İran’a yönelik askeri saldırılarını kınayarak ve liderlerin “hegemonya arayışı” ile “Soğuk Savaş zihniyeti”ne karşı çıkışlarını vurgulayarak, küresel oyunun kurallarını yeniden tanımlama yönündeki kolektif iradenin açık bir işareti oldu.
Bu mesaj, Şi Cinping ile Vladimir Putin’in Hindistan Başbakanı Narendra Modi ile el ele vererek Batı eksenine karşı doğu güçlerinin yakınlaşmasını simgeleyen görüntü oluşturmasıyla daha da güç kazandı.
Bu yakınlaşma, özellikle yıllardır sınır anlaşmazlıkları ve jeopolitik rekabetler nedeniyle gerilimli seyreden Çin-Hindistan ilişkilerinde daha derin bir anlam kazandı. Zirvenin oturum aralarında gerçekleşen Şi ile Modi görüşmesi, Modi’nin yedi yıl aradan sonra Çin’e ilk gelişi olması nedeniyle, ikili gerilimlerin azaltılmasında bir dönüm noktası olarak değerlendirildi.
Şi Cinping’in rekabet yerine ortaklık gerekliliğinden söz etmesi ve Modi’nin iki ülke arasında “barış ve istikrar ortamını memnuniyetle karşılaması, stratejik bir dönüşümün işaretlerini ortaya koydu. 2020’deki ölümcül sınır çatışmalarından sonra durdurulan doğrudan uçuşların yeniden başlatılması yönündeki duyuru, bu süreçte atılmış somut bir adım oldu.
Bu yakınlaşma, Hindistan’ın Rusya’dan petrol alımları nedeniyle ABD tarafından uygulanan yüzde 50’lik gümrük vergileri altında, son çeyrek yüzyılın en kötü Washington ilişkilerini yaşadığı bir dönemde gerçekleşiyor. Bu durum, Yeni Delhi’yi Çin ile ilişkilerini derinleştirmeye ve Rusya ile geleneksel bağlarını korumaya yöneltiyor. Bu hareket yalnızca Hindistan için değil, küresel düzenin tamamı için derin sonuçlar doğuruyor.
Bu çok yönlülük eğilimi, yalnızca Hindistan’da değil, Tiencin Zirvesi’nde Endonezya’nın tutumunda da açıkça görüldü. Ülkeler artık tek bir güce bağımlı olmayı kabul etmiyor. Endonezya’nın, ABD ile ticari ilişkilerini sürdürürken aynı zamanda Çin ve Rusya ile bağlarını güçlendirmesi, bu dengeleme stratejisinin bir örneğidir. Ortaklarını çeşitlendirmeyi amaçlayan bu yaklaşım, tek kutuplu düzenin temellerini giderek zayıflatıyor.
Şanghay İşbirliği Örgütü, Avrasya’nın yaklaşık yüzde 60’ını ve küresel GSYİH’nın yüzde 25’ini kapsayarak bu çeşitlendirme için bir zemin sunuyor. Döviz takas fonu kurulması, ulusal para birimleriyle hesaplaşmaların genişletilmesi ve İran’ın Çabahar Limanı gibi transit koridorların geliştirilmesi gibi öneriler, dolar bağımlılığını azaltma ve çok kutuplu bir finansal düzen oluşturma çabasının işaretleridir.
Şanghay İşbirliği Örgütü’nün yeni üyelerinden biri olarak İran, bu zirvede aktif bir rol üstlendi. “ŞİÖ Özel Hesaplar ve Mutabakatları” girişimini önererek ve Çabahar Limanı’nın rolünü vurgulayarak kendisini bu yeni düzenin stratejik bir köprüsü olarak tanıttı. Batı’nın askeri saldırılarına karşı örgüt üyelerinin İran’a verdiği güçlü destek, Tahran’ın bu yeni yapıda kilit bir aktör olarak konumunu pekiştirdi. Bu dayanışma, Çin'in Şanghay İşbirliği Örgütü Kalkınma Bankası ve enerji platformlarını kurma çabalarıyla birleştiğinde, Dünya Bankası veya Uluslararası Para Fonu gibi Batı egemenliğindeki kurumlara alternatif sunabilecek ekonomik ve siyasi bir eksenin ortaya çıkışına işaret ediyor.
Dünya Kabuk Değiştiriyor
Peki bu yakınlaşma, Çin ve Hindistan arasında kalıcı bir ittifaka dönüşebilir mi? Bu tür bir ittifakın potansiyeli, iki ülkenin tamamlayıcı ekonomileri ve devasa nüfusları göz önüne alındığında inkâr edilemez.
Çin ve Hindistan, dünyanın en büyük ve en kalabalık ekonomileri olarak, ticaret, teknoloji ve altyapı alanlarında geniş işbirliği imkanlarına sahipler. ABD’nin özellikle gümrük vergileri ve yaptırımlar şeklindeki ortak baskıları da bu işbirliğini teşvik ediyor. Ancak engeller de mevcuttur.
Himalayalar’daki henüz tam anlamıyla çözülememiş sınır anlaşmazlıkları ve Çin’in Hindistan’ın ezeli rakibi Pakistan ile yakın ilişkileri, ikili ilişkilere bir güvensizlik gölgesi düşürüyor. Ayrıca Hindistan, stratejik bağımsızlığını koruma konusunda temkinli davranıyor ve Çin liderliğinde bir eksene tamamen bağlanması pek olası görünmüyor.
Hindistan heyetinin “Zafer Günü” töreninden önce zirveden erken ayrılması da bu ihtiyatın bir göstergesiydi. Ancak yine de, Tiencin Zirvesi dünyanın kabuk değiştirmekte olduğunu gösterdi.
Putin’e yapılan görkemli karşılama veya Tiencin’deki ışık gösterileri gibi sembolik sahneler sadece mesajın bir kısmıydı. Asıl mesaj, çok taraflılığa yönelik kolektif bağlılıkta, 25 işbirliği belgesinin imzalanmasında ve daha adil ve dengeli bir dünya yaratma iradesinde gizliydi.
Bu zirve yalnızca Çin ve Rusya’nın gücünü sergileyen bir platform değildi; aynı zamanda Hindistan ve İran gibi aktörlerin yeni dünya düzeninde konumlarını yeniden tanımladıkları bir sahneydi. Bu gelişmeler her ne kadar kademeli ilerlese de, Batı hegemonyasının aşamalı olarak gerilemesine ve Doğu ile Küresel Güney’in sesinin her zamankinden daha yüksek çıkmasına işaret ediyor.