Arakçi’den Barışın Tesisi ve İşgalci Güçlerin Gazze'den Tamamen Çekilmesini Sağlama Stratejileri


Arakçi’den Barışın Tesisi ve İşgalci Güçlerin Gazze'den Tamamen Çekilmesini Sağlama Stratejileri

İran Dışişleri Bakanı, İslam İşbirliği Teşkilatı Dışişleri Bakanları Olağanüstü Toplantısı’nda, barışın sağlanması ve işgalci güçlerin Gazze’nin her köşesinden tamamen çekilmesinin temini için üç strateji sundu.

Tesnim Haber Ajansı - İslam İşbirliği Teşkilatı Dışişleri Bakanları'nın Gazze'deki durumla ilgili olağanüstü toplantısında İran Dışişleri Bakanı Seyyid Abbas Arakçi yaptığı konuşmada şöyle ifade etti: “Barışın tesisi ve işgalci güçlerin Gazze’nin her köşesinden tamamen çekilmesini sağlamak için, yaptırımlar, boykotlar ve uluslararası eşgüdümlü baskılar dahil olmak üzere tüm siyasi, ekonomik ve hukuki araçları seferber etme konusunda kararlı olmalıyız.”

Devamında, “Silahlandırarak işgalci rejime destek veren, onu uluslararası mahkûmiyetten koruyan ve adaleti veto eden hükümetlerin suç ortaklığıyla da mücadele etmeliyiz. Onlar tarafsızlıktan fersah fersah uzaktırlar. Ancak suç karşısında tarafsızlık da tarafsızlık değildir; suç ortaklığıdır.” söylediğini aktardı. 

Arakçi’nin konuşma metni aşağıdaki şekildedir: 

Bismillahirrahmanirrahim
Esselamu Aleyküm ve Rahmetullah ve Berekatuhu 

Bugün, Gazze’nin kolektif vicdanımızın önünde çarpıcı bir ayna gibi durduğu bir anda bir araya gelmiş bulunuyoruz. Gözlerimizin önünde olan şey, tamamen cezasız bir şekilde faaliyet gösteren acımasız bir apartheid rejimi tarafından, mutlak dokunulmazlıkla yürütülen kuşatma altındaki bir halkın sistematik imhasıdır.

Gazze halkı planlı bir şekilde katlediliyor; yerleşim bölgeleri tamamen yok edilmiştir; hastaneler mezarlığa dönüşmüştür; çocuklar, her türlü insani ölçütün açık ihlaliyle kıtlık ve aşırı açlığa mahkûm edilmiştir. Bu sıradan bir savaş değildir. Bu, toplu cezalandırmadır; bir tahakküm politikasının parçasıdır ve evet, tüm soykırım göstergelerini barındıran bir istiladır.

Bu suçların failleri, artık Gazze üzerinde tam ve kalıcı askeri kontrol kurma planlarını açıkça dile getiriyorlar. Yeni kuşatmalardan, yeni tampon bölgelerden ve yeni sürgünlerden söz ediyor, buna “güvenlik” adını veriyorlar. Ama biz bunun gerçek adını biliyoruz: “Etnik temizlik.” Bir halkı parçalayarak geriye ya yok oluş ya da sürgünden başka seçenek bırakmayan sistematik bir girişim.

Uluslararası hukuk son derece açıktır. Aç bırakarak öldürme ve ayrım gözetmeyen bombardıman, savaş suçları ve insanlığa karşı suçlar kapsamında değerlendirilmiştir. Aynı zamanda, Cenevre Dördüncü Sözleşmesi sivillerin hedef alınmasını, evlerin yıkılmasını ve zorla yerinden edilmeyi yasaklamaktadır. Bu, bir halkı yok etmek üzere bilerek koşullar dayatmaktır ve tek bir adı vardır: soykırım. Daha ne kanıta ihtiyacımız vardır?
Tarih bizlere şunu soracaktır: Gazze boğulurken, İslam dünyası tek sesle konuştu mu? Biz harekete geçtik mi, yoksa başkalarının bizim adımıza hareket etmesini mi bekledik? Bugün, boş kınamalar ve eylemsiz sözler hiçbir fayda sağlamayacaktır. 

Sayın Ekselansları,
Barışın tesisi ve işgalci güçlerin Gazze’nin her köşesinden tamamen çekilmesini sağlamak için kararlı olmalıyız:
* Yaptırımlar, boykotlar veya uluslararası eşgüdümlü baskılar dahil olmak üzere tüm siyasi, ekonomik ve hukuki araçları seferber etmeliyiz;
* Filistin’deki savaş suçlarına ve soykırıma karışan veya bunu mümkün kılan herkese karşı, tüm düzeylerde ve her mahkemede hesap verebilirliği takip etmeliyiz;
* Bugün Gazze’de kardeşlerimizi katleden ve “Büyük İsrail” hayalini kuranlarla tüm ilişkileri derhal kesmeliyiz. Geçmişteki tavizler sonuç getirmedi, gelecekte de getirmeyecektir.

Ayrıca, işgalci rejimi silahlandıran, onu uluslararası mahkûmiyetten koruyan ve adaleti veto eden devletlerin suç ortaklığıyla mücadele etmeliyiz. Onlar tarafsızlıktan fersah fersah uzaktadırlar. Ancak suç karşısında tarafsızlık, tarafsızlık değil, suç ortaklığıdır.

Değerli meslektaşlarım,
Gazze sadece acı çeken bir yer değildir. Gazze, insan onurunun bombalarla küle çevrilemeyeceğinin bir hatırlatıcısı, direnişin bir sembolüdür. Gazze halkı bizden anlamlı bir destek beklemektedir ve onların direnişi, bizleri yalnızca sözde değil, kararlı bir eylemle yanlarında durmaya çağırmaktadır.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.), İslam ümmetini tek bir beden olarak tanımlamıştır. Bugün bu beden acı çekmekte ve Gazze’de kan içinde yatmaktadır.

Sessizlik, kendi bedenimize yara açmaktır; cesur eylem ise tedavi yoludur. Samimiyetle umuyorum ki bu toplantı, tarih hafızasında yalnızca konuşmalar ve vaatlerden ibaret kalmayacak; İslam dünyasının pasif bir tanıktan kararlı bir iradeye, sessizlikten güçlü bir liderliğe dönüştüğü gün olarak anılacaktır. O gün, korku yerine adaleti, tereddüt yerine birliği, siyaset yerine insanlığı seçtiğimiz gün olacaktır.

Ve unutmayalım ki, Gazze’nin trajedisi yalnızca Müslümanlarla ilgili değildir. Bu, küresel vicdan için bir sınavdır. Bu nedenle, dini ya da coğrafyası ne olursa olsun tüm halklara çağrımız şudur: İnsanlığın, adaletin ve onurun yanında, yani tarihin doğru tarafında yer alın.
Tarih gecikmeyi affetmeyecektir. Gazze bekleyemez. Harekete geçme zamanı şimdi. 

Teşekkürler

En Önemli İran Haberler
En Çok Okunan Haberler