Arakçi, İran-İsrail Savaşında Ateşkes Sürecine Dair Bilinmeyenleri Anlattı
İran Dışişleri Bakanı, İran ile Siyonist rejim arasındaki ateşkes hakkında bilinmeyenleri anlattığı görüşmesinde İsrail'den saat 01.00 itibariyle ateşkese hazır olduğunu gösteren çağrılar alındığını belirtti.
Tesnim Haber Ajansı – İran İslam Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Seyyid Abbas Arakçi, İran ile Siyonist rejim arasındaki ateşkes ve İran'a karşı 12 günlük dayatılan savaşta yaşanan gelişmeler hakkında yaptığı görüşmede şunları söyledi: Milli Güvenlik Yüksek Konseyi toplantılarından birinde, düşmanın ön koşulsuz ateşkes talep etmesi halinde İran İslam Cumhuriyeti'nin bunu kabul edeceği yönünde bir karar alındı. Bu stratejik karar, savaşın sonunda (sekizinci veya dokuzuncu gün) ve güçlü bir konumdan alındı. Bu karara göre, İran sadece kendini savunduğu ve saldırganlık istemediği için, ön koşulsuz ateşkes mantıklı ve makuldü. Milli Güvenlik Yüksek Konseyi'nin tüm kararlarının uygulanabilmesi için Dini Lider tarafından onaylanması gerekiyor ve bu durumda karar da onaylandı ve açıklanmaya hazırdı.
Arakçi şöyle devam etti: Saat 01:00'de İsrail'in ateşkese hazır olduğuna dair çağrılar alındı. Çeşitli ülkelerden bu talebi aldıktan sonra, Dışişleri Bakanı olarak, koşulların karara uygun olduğundan emin olmak için Devrim Muhafızları Komutanı ve diğer kurumlarla görüşmelerde bulundum. Nihai onayın ardından, İran'ın savaşı ancak karşı taraf saldırılarını durdurursa durdurmaya hazır olduğu açıklandı.
Hamas Siyasi Bürosu Başkanı İsmail Heniye'nin şehit edilmesine de değinen Arakçi şunları söyledi: Herkes yanıt vermemiz gerektiği konusunda hemfikirdi, ancak ne zaman ve nasıl olacağı konusunda siyasetçiler ve askeri yetkililer arasında görüş ayrılığı vardı. Zamanlama konusundaki şüphenin asıl nedeni aslında ordu tarafından dile getirildi. Askeri komutanlar, saldırının, saldırıdan sonra ülkeyi savunabileceğimizden emin olduğumuzda gerçekleştirilmesi gerektiğine inanıyorlardı. Hem askeri komutanlar hem de politikacılar arasında zamanlama ve nasıl saldırılacağı konusunda görüş ayrılığı vardı. O toplantıda, ülkeyi savunmak için askeri hazırlıkların yapılması ve ardından harekâtın gerçekleştirilmesi kararlaştırıldı."
İran Dışişleri Bakanı, İran ile İsrail rejimi arasındaki ateşkes zamanının belirlenmesindeki hakkında da şunları söyledi: GMT’ye göre saat 04:00 yani Tahran saatiyle 07:30'a kadar İsrail rejimine yönelik saldırılar sürdü. Ateşkesin ilk gününün öğleden sonra rejim, İran'ın füze attığını ve anlaşmayı ihlal ettiğini (saat farkından dolayı) iddia ederek uçaklarını saldırıya gönderdi. Hemen Witkoff’a, İsrail'in bahaneler uydurup İran'ı anlaşmayı ihlal etmekle suçladığını ve böyle bir ihlalin gerçekleşmediğini, eğer harekete geçerlerse, derhal ve öncekinden daha sert bir şekilde yanıt vereceğimizi, İran’ın Lübnan olmadığını, yani Lübnan'da yaptıklarını burada yapamayacaklarını belirten bir mesaj gönderdim. Daha sonra Trump'ın pilotların geri dönmesi gerektiğini ve İsrail'in durması gerektiğini tweetlediğini gördünüz ve bu ortaya çıktı. Bir diğer sebep de her şeyin en başından beri Amerikalılarla koordineli olmasıydı.
Arakçi Gerçek Vaad-2 operasyonu sürecine dair ise şunları belirtti: Silahlı kuvvetler muharebe düzenindeydi ve hükümet savaşa hazırdı. Şehit Heniye suikastı ve Gerçek Vaad-2 Harekâtı'nın ardından Suriye'nin düşüşü ve Trump'ın seçilmesiyle en az 3 kez savaşın eşiğine geldik. Hem hükümet hem de silahlı kuvvetler hazırdı ve dış politika çok aktifti. Diplomasi ve bölgede korku yaratarak tam ölçekli bir savaşı önleyebildik. Son yaşanan savaşın, Gerçek Vaad-2 operasyonundan sonra çıkacağı herkes tarafından bekleniyordu.
İran Dışişleri Bakanı, "Diplomasinin savaşı önleyebilmesi amacıyla 17 bölgesel ziyaret gerçekleştirdim" dedi ve şöyle devam etti: Diplomasi, hedeflere ulaşmanın her zaman en az riskli ve en ucuz yoludur ve her zaman önceliklidir. Tüm ülkelere, İran ve İsrail arasında bir savaş yaşanırsa, bunun bu iki ülkeyle sınırlı kalmayacağı mesajını ilettim.
Arakçi şunları kaydetti: İsrail, Amerika'yı savaşa sokmak için elinden geleni yapıyor; Amerika savaşa girdiğinde füzelerimiz Amerikan topraklarına ulaşamayacak. Ancak bazı bölge liderlerine şu cümleyi söylemiştim: Allah'a şükür Amerikalıların bölgede yeterince üssü var, ancak ne yazık ki vurmamız gereken bu üsler sizin topraklarınızdalar.
Abbas Arakçi, İran'ın müzakerelerde aldatılıp aldatılmadığı sorusuna cevaben, şöyle devam etti: Müzakere kararı verildiğinde, tüm ülke uygulanması gereken bir karar vermiştir. Dışişleri Bakanlığı'nın aldatıldığını söylemek doğru değildir, çünkü bu ülkenin kararıydı. Dışişleri Bakanlığı, yönetimin emirleri doğrultusunda görevini yaptı. Müzakerelerde kaybetmedik, aksine meşruiyetimizin İran halkı ve uluslararası toplum nezdinde kanıtlanmış olmasından büyük fayda sağladık. Birileri çıkıp da müzakere etmeseydik savaşın çıkmayacağını iddia edebilir; kesinlikle çıkacaktı ve daha erken de çıkabilirdi.
Arakçi, şöyle devam etti: Savaş sırasında halk neden bu kadar birlik ve beraberlik içindeydi? Çünkü yönetimin onlar için her şeyi yaptığını, savaşı engellemekte başarısız olmadığını, müzakerelere gittiğini ve savaş yanlısı tarafın karşı taraf olduğunu gördüler. Mantığımız oldukça güçlüydü ve bunun göstergesi de 120'den fazla ülkenin bizi desteklemesi ve İran'a yönelik saldırıyı kınamasıydı.
Arakçi ayrıca suikast girişimiyle ilgili olarak şunları söyledi: Siyonist rejim tarafından tehdit telefonu almadım. Savaşın ortasında evimize bomba yerleştirildi. Türkiye'ye gidip gelirken de birkaç kez başımızın üzerinden droneler geçti.
İran Dışişleri Bakanı, gelecekteki müzakereler hakkında da şunları söyledi: Zafer zamanlarında, bayrağınız dalgalandığında müzakereye gitmelisiniz çünkü gücümüzü dünyaya gösterdik.
Arakçi şunları ekledi: İsrail rejimi, İran'ın işinin bir hafta içinde biteceğini düşünüyordu, ancak bu gerçekleşmedi ve birkaç saat içinde komutanlar atandı ve cevaplar verildi. Düşman ateşkes istedi ve biz son darbeyi vurduk.