Direnişin Siyonist Enerji Sektörüne Vurduğu Darbenin İstatistikleri


Direnişin Siyonist Enerji Sektörüne Vurduğu Darbenin İstatistikleri

Siyonist yetkililer, Gazze savaşı sırasında Filistin direnişi ve Hizbullah tarafından Akdeniz kıyısındaki Tamar gaz sahası ve Aşkelon'dan Ariş'e giden EMG boru hattı gibi rejimin gaz tesisleri ve kaynaklarının hedef alınması konusunda duydukları birçok endişeyi dile getirdiler.

Tesnim Haber Ajansı - İşgal altındaki topraklardaki en önemli iç krizlerden biri, özellikle işgal altındaki topraklardaki gaz olmak üzere enerji kaynaklarının geleceğidir ve bu durum rejim yetkilileri arasında endişelere neden olmuştur. Bu bağlamda Maliye Bakanlığı bütçe hazırlama departmanı başkanı Yogev Gerdos, Enerji Bakanlığı Genel Müdürü Yossi Dayan'a gönderdiği mektupta şunları yazdı: "Gaz sektöründe on yıllık bir parlak dönemden sonra, şimdi çok önemli zorluklarla karşı karşıyayız. İleriye baktığımızda, İsrail'de büyük gaz rezervlerinin keşfedilmesinden bu yana ilk kez, önümüzdeki 25 yıl içinde iç tüketim için yapısal bir doğal gaz sıkıntısıyla karşı karşıya kalmamız bekleniyor."

Maliye Bakanlığı bütçe raporu dört noktayı vurguluyor:

- İsrail'in iç kullanım için depolaması gereken doğal gaz miktarının güncellenmesi gerekiyor

- Yenilenebilir enerjinin kullanım oranı henüz İsrail'i enerji hedeflerine ulaştıracak kadar hızlı değil

- Doğal gazı depolamak ve ithal etmek için altyapı oluşturulmadı

- Bu sorunlar, gaz ihracatındaki artışla birlikte, gaz kaynaklarının beklenenden daha erken tükenmesi gibi bir duruma yol açıyor.

Raporda ayrıca İsrail'deki elektrik üretiminin ana kaynağının doğal gaz olduğu ve işgal altındaki Filistin topraklarındaki elektrik üretiminin yüzde 70'inin buna dayandığı belirtiliyor.

Bu nedenle, herhangi bir gaz kıtlığının veya bu enerji kaynağının fiyatındaki artışın, elektrik tarifeleri aracılığıyla Siyonist yerleşimcilerin yaşam standardı üzerinde doğrudan olumsuz bir etki yaratması bekleniyor.

Bu bağlamda, İsrail Enerji Bakanlığı daha önce bir raporda, iç ekonomiye yönelik doğal gaz rezervlerinin 2048 yılına kadar yeterli olmayacağını teyit etmişti ancak bakanlığın iç ekonomi için depolanan doğal gaz kotasını artırma planı yok. Bu nedenle, İsrail Enerji Bakanlığı eleştirilerden kaçınmak için önceki komitelerde yayınlanan rezervuarların büyüklüğü hakkındaki bilgileri kamuoyundan gizlemeye karar verdi.

Bu politikaya yanıt olarak, Coollist web sitesi bir raporda, bu yaklaşımın İsrail'in enerji güvenliğini korumayacağını vurguladı. Zira İsrail'deki (işgal altındaki topraklar genelinde) mevcut yıllık gaz tüketimi yılda 13 ila 14 milyar metreküp ve bu rakamın nüfus artışı ve elektrikli araç satın alımı nedeniyle elektrik talebinde yaşanan artışla birlikte yükselmesi bekleniyor.

Bu nedenle, İsrail'in önümüzdeki 20 ila 25 yıl içinde doğal gaz ithal etmesi gerekecek ve bu da elektrik tedariki için enerji güvenliğini ortadan kaldıracaktır. İşgal altındaki topraklarda ihracat için amaçlanan gazın fiyatı iç pazarda satışa sunulandan daha yüksek olduğu için işgal altındaki Filistin topraklarındaki gaz şirketlerinin ihracat hacmini artırma konusunda açık bir çıkarları olduğunu belirtmekte fayda var.

Bu nedenle, İsrail gaz rezervlerinin iç pazar için hacmini artırma gibi daha basit bir çözüm yerine, Enerji Bakanlığı iki öneride bulunmaya karar verdi: doğal gazın depolanması ve ithalat altyapısının oluşturulması.

Avrupa ve Amerika Birleşik Devletleri'nin aksine, Siyonist rejimin şu anda doğal gaz depolama tesisleri bulunmamaktadır. Ayrıca, bu tesisler çok pahalı ve çok fazla yatırım gerektiriyor.

Göz ardı edilemeyecek bir diğer husus da bu rejimin Enerji Bakanlığı'nın gaz rezervleri konusunda şeffaf olmaması. Verilen tahmine göre, İsrail'in gaz rezervleri sadece yaklaşık 850 milyar metreküp ve bu da şirketlerin tahminlerinden %15 daha azdır.

Bakanlık, önceki raporlarda her bir gaz üretim rezervinin değerlendirmelerini ayrı ayrı yayınlamıştı ancak şimdi bu rakamın yayınlanmamasına ve medya tarafından yalnızca toplam rakamın kullanılmasına karar verildi. Bu nedenle Netanyahu hükümeti, devam eden enerji krizine çare olarak konuya ilişkin bilgiye erişimini kısıtlamaya karar verdi.

İsrail'in ithalat gerçekleştireceği yönündeki uyarılara rağmen gaz depolama tesislerinin inşasının ertelenmesi, yönetim ortamının siyasallaştırılması, temel meseleler yerine parti meselelerinin önceliğe alınması ve daha da önemlisi, rejimin güvenlik ve askeri meselelerle meşgul olması ve bu tür tesisleri korumak için bütçe tahsisine veya tesis sağlanmasına yer bırakmamasıdır.

Bir diğer nokta ise, fosil yakıt kaynaklarının kullanımına ek olarak, işgal altındaki topraklarda yenilenebilir enerjilerin kullanılması konusunun önemli olmasıdır. Bu bağlamda, Kabine Müfettişliği gibi düzenleyici kurumlar, zaman zaman Kabine'nin taahhüdüne uygun olarak yenilenebilir enerjilerin kullanımında gelişme ve ilerleme eksikliğine ilişkin raporlar yayınlamaktadır.

Kasım 2024'te kamuoyuna açıklanan son raporda, İsrail Kabine Müfettişliği, üretim birimlerinin ve depolama tesislerinin kurulmasında olası gecikmelerin yakın gelecekte elektrik üretimi ve tedarikinin güvenilirlik düzeyinde hasara yol açabileceğini duyurdu. Bu hasar, elektrik sektörünün tam talebini karşılayamayacağı saatlerde önemli bir artışla kendini göstermektedir.

Ayrıca bunun İsrail ekonomisine 2027'de 200 milyon dolara varan ağır bir zarar verebileceği anlaşılıyor. Ayrıca, 2030 yılına kadar elektrik talebinde beklenen en yüksek bileşik büyüme oranı 2022'deki 14,6 GW'tan 19,4 GW'a yükseldi.

Bu arada, işgal altındaki Filistin topraklarındaki yenilenebilir enerji üretim hacmi göz önüne alındığında, seviyesinin Netanyahu kabinesinin belirlediği hedeflerden düşük olduğu görüldü. Planlara göre, İsrail'in elektrik ihtiyacının yalnızca yüzde 12,5'i 2023 yılı sonuna kadar yenilenebilir enerjiden karşılanacakken, bu rakamın 2023 yılına kadar yüzde 30'a ulaşması gerekiyor. Önemli olan mesele, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü'nün (OECD) üye ülkeleri 2024 yılında elektriklerinin yaklaşık yüzde 31,3'ünü bu şekilde tedarik edebilmeleridir. Bu, Siyonist rejimin bu sektörde de belirlediği hedeflere ulaşmada programın çok gerisinde kaldığı anlamına geliyor.

Tel Aviv'in temiz enerjiyi kullanma taahhütlerini yerine getirememesi, rejimin iddialarının aksine en kolay yolu, yani fosil yakıt kullanımını öncelediğini gösteriyor. Öte yandan, işgal altındaki Filistin'deki elektrik üretiminin büyük çoğunluğunun gaz kaynaklarından geldiği düşünüldüğünde, bu bağımlılık savaşlarda ve çatışmalarda savunmasız kalması anlamına geliyor.

Bu nedenle, Gazze savaşı sırasında İsrailli yetkililer, Filistin direnişi ve Hizbullah tarafından gaz tesislerinin ve kaynaklarının hedef alınması konusunda birçok endişe dile getirdiler. Savaşın ilk beş haftasında, Tamar gaz sahası askıya alındı ​​ve sabotaj korkusuyla Aşkelon'dan Mısır'daki el-Ariş'e giden EMG boru hattı durduruldu.

Önümüzdeki 25 yıl içinde İsrail'in gaz ihtiyacını ithalat yoluyla karşılaması gerektiği yönünde raporlar yapılırken, yakın gelecekte, bölgesel enerji koridorlarını takip etme konusu da bu rejimin siyasi çevrelerinde daha da belirgin hale gelecektir.

En Çok Okunan Analiz/Makale Haberler
En Önemli Analiz/Makale Haberler
En Çok Okunan Haberler