Neden Türkiye İran'ın Bölgesel Politikalarına Karışmamalı


Neden Türkiye İran'ın Bölgesel Politikalarına Karışmamalı

Türkiye Dışişleri Bakanı, İran'a dış politikasını değiştirmesi yönünde tavsiyelerde bulunurken, son on yıl içerisinde Türkiye'nin bölgesel dış politikasında pek çok stratejik ve taktiksel hata bulunduğu gözlemlenmektedir.

Tesnim Haber Ajansı- Suriye'de Beşar Esad yönetiminin düşmesinin ve silahlı muhaliflerin iktidara gelmesinin üzerinden birkaç ay geçtiği bir sırada, Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, ülkesinin Suriye savaşındaki en büyük kazananlardan biri olduğunu belirterek, birkaç kez İran’a yönelik tavsiyelerde bulunmuş, Tahran’ın bölgedeki dış politikasını eleştirmiş ve hatta İran’ın bu gelişmelerden ders alarak politikasını değiştirmesini umut ettiğini ifade etmiştir.

Ancak, Türkiye'nin İran'ın bölgesel politikasını eleştirdiği ve yanlış bulduğuna dair söyledikleri, Türkiye'nin son on yıllık dış politika geçmişine bakıldığında, özellikle taktiksel ve stratejik hatalarla dolu bir dönemin olduğu bir arada gelmektedir. 

Türkiye'nin son on yıllık bölgesel politikasına dair birkaç örnek, durumu daha iyi anlamamıza yardımcı olabilir:

Şehit Mursi Sonrası Türkiye ve Mısır İlişkileri

2013 yılında, Mısır'daki iç siyasi gerilimler zirveye ulaştığında, Abdülfettah el-Sisi bir darbe ile Muhammed Mursi'yi görevden alıp hapse attı. Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye tarafından şehit olarak anılan Mursi'nin devrilmesini ve İhvancı hareketinin zayıflamasını olumsuz bir şekilde değerlendirdi ve Sisi'yi bir diktatör olarak nitelendirip Mursi'nin derhal serbest bırakılması gerektiğini söyledi. Erdoğan'ın Sisi'ye yönelik hakaretleri o kadar arttı ki, Mısır Türkiye'nin büyükelçisini sınırdışı etti ve iki ülke arasındaki diplomatik ilişkiler koptu. Türkiye, yaklaşık on yıl sonra Mısır ile ilişkilerini yeniden normalleştirmek zorunda kaldı ancak Erdoğan'ın hiçbir talebi, yani Mursi'nin özgürlüğü ya da İhvan liderlerinin serbest bırakılması gerçekleşmedi.

Rus bombardıman uçağının düşürülmesi ve Erdoğan'ın özrü

2015'te Türkiye, Suriye sınırına yakın bir bölgede Rusya'ya ait bir bombardıman uçağını düşürdü. Türkiye, uçağın defalarca uyarılmasına rağmen düşürüldüğünü iddia etti, ancak Rus pilot kurtarıldığında bu iddia yalanlandı. Kara kutu açıldığında ise Rus uçağının Türk hava sahasını ihlal etmediği ortaya çıktı. Bu durum, Rusya'nın Türkiye'yi cezalandırmaya yönelik yaptırımlar uygulamasına yol açtı. Erdoğan, NATO üyesi olmasının da etkisiyle, başta bu durumu ciddiye almadı, ancak bir yıl sonra Rusya'nın tarım ürünleri ve turizm sektöründeki yaptırımlarından Türkiye'nin büyük zarar görmesiyle, Putin'e resmen özür dilemek için gitti ve böyle bir olayın tekrar yaşanmayacağına dair güvence verdi.

2016 darbe girişimi ve Amerikalı papazın serbest bırakılması

2016'da Türkiye’deki başarısız darbe girişiminin ardından, Amerikalı rahip Andrew Brunson, darbe ile bağlantılı olduğu gerekçesiyle tutuklandı. ABD, Brunson’ın derhal serbest bırakılmasını talep etti, ancak Erdoğan, Brunson'ın darbe girişiminde rolü olduğunu öne sürerek bu talebi reddetti. Erdoğan, Brunson'ın serbest bırakılması için Fethullah Gülen ile takas yapmayı önerdi, ancak Washington, Brunson'ı koşulsuz olarak serbest bırakılmasını istedi. Sonuç olarak, ABD'nin yaptırım uygulamasının ardından Türkiye, Brunson'ı serbest bırakmak zorunda kaldı, ancak bu durum Türkiye'nin hiç bir kazanım elde etmeden, içerde ise büyük eleştirilerle sonuçlandı.

S-400 ve F-35 meselesi

2017'de Türkiye, Rusya'dan S-400 hava savunma sistemini satın aldı. Bu durum, ABD'nin Türkiye'yi yaptırımla cezalandırmasına, F-35 savaş uçaklarının satışının iptal edilmesine ve Türkiye'nin bu uçağın ortak üretiminden çıkarılmasına yol açtı. Bu yaptırımlar, Türkiye'ye yıllık 12 milyar dolar zarar verdi. Türkiye, F-35 savaş uçaklarını alamamış ve hâlâ F-16 almak için çaba göstermektedir. Ancak ABD, Türkiye'nin taleplerine kayıtsız kalmıştır.

Suriye’deki mülteci akını

2017'de, Türkiye, Suriye'deki iç savaş ve desteklediği muhaliflerle ilgili politikalarından dolayı ciddi bir mülteci akını ile karşı karşıya kaldı. Türkiye, hem silahlı hem terörist grupları hem de savaşın sürmesini destekleyerek, milyonlarca mültecinin ülkeye gelmesine neden oldu. Türkiye'nin Cephe Nusra gibi El-Kaide'nin Suriye kolunu destekledi, uluslararası arenada büyük eleştiriler aldı. Ayrıca bu mülteciler, Türkiye'nin iç siyaseti üzerinde büyük baskı oluşturdu, birçok şehirde Türkler ve Suriyeliler arasında gerilimlere yol açtı.

Cemal Kaşıkçı olayı

2018 yılında, Suudi Arabistan’ın muhalif gazetecisi Cemal Kaşıkçı, İstanbul’daki Suudi Konsolosluğu’na giderken kayboldu. Türkiye, Suudi Arabistan ile ilişkilerinin gergin olduğu bir dönemde bu durumu fırsat bilerek, medyayı kullanarak ve çeşitli bilgiler sızdırarak Kaşıkçı'nın kayboluşu konusunda Suudi Veliaht Prens Muhammed bin Selman'a baskı yapmaya çalıştı. Ancak Suudi Arabistan, Batılı ülkelerle birlikte hareket ederek bu durumu etkisiz hale getirdi ve nihayetinde ilişkiler 2023 yılına kadar kesildi. Türkiye'nin medya baskıları kısa vadede etkili olsa da, Suudi Arabistan ile ilişkilerin kopması Türkiye'ye milyarlarca dolar zarar getirdi.

Birleşik Arap Emirlikleri ile ilişkilerin normalleşmesi

Türkiye, 2021 yılında Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ile ilişkilerini kesmişti. Ancak, 2016’daki darbe girişimi sırasında BAE'nin Mısır'a 3.5 milyar dolar mali yardımda bulunmasının ardından , birkaç yıl sonra bu ilişkileri normalleştirmek zorunda kaldı.

Yukarıda belirtilen örnekler, Erdoğan ve Türkiye'nin dış politikasındaki önemli stratejik ve taktiksel hataların sadece bir kısmını temsil etmektedir. Bu olaylarda Türkiye, yalnızca hiçbir kazanç sağlamamış, hatta bir dizi başarısızlıkla karşı karşıya kalmıştır. Türkiye'nin bu deneyimlerden ders alması ve dış politikada daha dikkatli adımlar atması gerektiği açıktır.

 
En Çok Okunan İran Haberler
En Önemli İran Haberler
En Çok Okunan Haberler