Direniş Liderlerine Suikast Neden Hareketin Çöküşüne Yol Açamaz?


Direniş Liderlerine Suikast Neden Hareketin Çöküşüne Yol Açamaz?

Direniş liderlerini ortadan kaldırmak için Siyonist rejimin yıllardır devam eden suikast ve terör eylemleri İslami direniş gruplarının varlığını zayıflatmadı.

Tesnim   Haber  Ajansı- Son iki ayda direniş hareketinin iki üst düzey liderinin (Hamas Siyasi Büro Başkanı İsmail Heniyye ve Hizbullah Hareketi Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrallah) ve bazı direniş komutanlarının suikaste uğraması, Direniş Cephesi’ni yeni bir duruma soktu; ayrıca Gazze savaşıyla birlikte İsrail'in Güney Lübnan'a yönelik hava saldırıları, bölgede geçmişte benzeri görülmemiş karmaşık bir durum yarattı.

Her ne kadar bu suikastların eş zamanlı olarak ilk kez yaşanmış olsa da geçmişte bu örgütlerin her biri aynı anda liderlerinin ortadan kaldırılmasıyla karşı karşıya kalmıştır, ancak bu tür olaylar direnişin çöküşünü veya kalıcı zayıflamasına yol açmamış, tam tersine kısa bir süre sonra yeniden canlanarak eskisinden daha fazla güç kazanmıştır.

Hizbullah, Hamas, İslami Cihad gibi ulusal ve İslami direniş gruplarının yaşamını incelerken toplumsal taban, ideoloji, kadrolaşma gibi bileşenlere ve bunların oluşumunun siyasi ve kültürel bağlamlarına dikkat etmek gerekir.

Günümüzde Hamas ve İslami Cihad, Filistinli iki İslami direniş hareketi olarak Filistin halkı nezdinde önemli bir konuma sahiptir ve bunun temel nedeni Kudüs'ün kurtuluşu davasına bağlılıkları ve Filistin halkının çıkarlarını Siyonistlere karşı korumalarıdır. 

Bu hareketlerin her türlü savaşa ve teröre rağmen varlığını sürdürmesini sağlayan temel unsur halk kitlelerinin desteğidir. Aslında ortak dava için mücadele eden Hamas ve Hizbullah Gazze halkından veya Güney Lübnan halkından ayrılamaz.

Haziran 2023'te (Aksa Tufanı öncesi) Batı Şeria ve Gazze'de yapılan bir anketin sonuçları, Filistinlilerin yüzde 70'inin Batı Şeria'da Filistin Özerk Teşkilatı'nın emri altında olmayan "Cenin Tugayı" gibi direniş gruplarının oluşturulmasına olumlu baktığını gösteriyor. Bu ankete katılanların yüzde 80'i mevcut grupların Filistin Özerk Teşkilatı'na teslim olmasına ve silahsızlandırılmasına karşı çıkıyor ve sadece yüzde 16'sı bu konuyu destekliyor.

Bu yıl haziran ayında Gazze Şeridi ve Batı Şeria'da yapılan bir anket, Filistinlilerin yüzde 61'inin hâlâ Gazze Şeridi'ndeki işlerin sorumluluğunun Hamas hareketinde olmasını tercih ettiğini gösteriyor, Filistinlilerin yalnızca yüzde 16'sı Gazze Şeridi'nde yeni bir hükümetin kurulması gerektiğini savunuyor.

Bu ankete göre katılımcıların yaklaşık yüzde 60'ı Aksa Tufanı operasyonunu destekliyor ve yüzde 82'si Siyonist rejimin savaş ve saldırganlığının Filistin meselesine yönelik uluslararası kaygı ve ilgiyi artırdığına inanıyor; Ayrıca Filistinlilerin yüzde 75'i Hamas'ın savaş sırasındaki performansından memnun.

Lübnan Hizbullah Hareketi de bu yılın yaz aylarında yapılan bir ankette 2022'ye kıyasla önemli bir popülerlik artışı elde etti.

Bu grupların geçmişine bakıldığında, direniş liderlerinin şehit edilmesinin düşmanla mücadele sürecinde doğal bir durum olduğu, ancak Siyonistlerin uzun süredir devam eden direnişi topyekun yok etme dileğinin hiçbir zaman işe yaramadığı görülmektedir.

Bu yazının devamında, İsrail'in gerçekleştirdiği bazı suikastlara göz atacağız ve direniş gruplarının hâlâ varlığını sürdürmesinin nedenlerini inceleyeceğiz.

Suikast ve  Terörler

Filistin İslami Direniş Hareketi Hamas’ın kurucusu ve manevi lideri Şeyh Ahmed Yasin, 22 Mart 2004 tarihinde evinin yakınındaki camide sabah namazını kılmasının ardından işgalci Siyonistlerin helikopterleri tarafından fırlatılan füzeler sonucu şehit oldu.

Direniş hareketinin liderleri arasında karizmatik bir isim olan şehit Ahmed Yasin'in suikasta uğraması Hamas'ın bünyesine indirilen ağır bir darbe olarak değerlendirildi.

Hamas’ın ruhani lideri Şeyh Ahmed Yasin’in suikasta kurban gitmesinin ardından, Filistin İslami Direniş Hareketi Hamas liderlerinden ve ilk intifadanın (1988) kilit isimlerinden biri olan Dr. Abdulaziz Rantisi, hareketin siyasi lideri ve sözcüsü olarak tanıtıldı. Şaron kabinesi Şeyh Ahmed Yasin suikastıyla yetinmedi ve sadece birkaç ay sonra Dr. Abdulaziz Rantisi’yi terör operasyonunun hedefi haline getirdi.

Dr. Abdulaziz Rantisi, 17 Nisan 2004 tarihinde İsrail hava güçlerinin Gazze'de Apache helikopterleriyle düzenlediği saldırıda öldürüldü. Aracına füze atılan Rantisi olay yerinde şehit oldu.

Şeyh Ahmed Yasin ve Rantisi'nin şehit edilişinin ardından Hamas'ın liderleri ve siyasi üyeleri, Siyonistlerin olası saldırılarından korunmak için Filistin'i terk ederek Suriye'ye yerleşmeye zorlandı; Rantisi'nin ardından Halid Meşal Hamas'ın siyasi ofisinin başkanlığını devraldı ve ardından İsmail Heniyye Hamas lideri oldu.

İslami Direniş Hareketi Hamas’ın askeri kanadı İzzeddin El-Kassam Tugayları’nın efsanevi komutanı ve bomba uzmanı “Mühendis” Yahya Ayyaş, 5 Ocak 1996 sabahı Cabalya mülteci kampında uğradığı suikast sonucu şehit oldu. Muhammed Dayf liderliğindeki Kassam Tugayları, Hizbullah'tan sonra direniş cephesindeki en güçlü sivil toplum askeri örgütü sayılabilir.

Hamas'ın yanı sıra suikast ve terör meselesine diğer Filistinli gruplarda da rastlamak mümkün; Filistin davası tarihinin en önemli ve etkili isimlerinden biri olan Dr. Fethi Şikaki, 1986'da birkaç arkadaşıyla birlikte Filistin İslami Cihad hareketini kurdu. İslami Cihad Hareketi'nin ilk genel sekreteri Dr. Fethi Şikaki, 26 Ekim 1995 yılında, Malta adasında Siyonist terör örgütü Mossad tarafından gerçekleştirilen suikast ile şehit edildi.

Bu suikast, Filistin Kurtuluş Örgütü başkanı Yaser Arafat ile işgal rejiminin dönem başbakanı Yitzhak Rabin'in iki devlet planı ve Oslo anlaşması üzerinde müzakere yaptığı sırada gerçekleşti. Fethi Şikaki ve diğer Filistin lideri, bu anlaşmanın Filistin'e hiçbir şey bırakmayacağına ve işgale karşı Arap ve İslam devrimini önleyeceğine inanıyordu.

Aslında Hamas ve İslami Cihad Hareketi'nin çökmesini engelleyen konu, Filistin'in kurtuluşuna kadar mücadelenin sürdürülmesi ve geleceğe yönelik kadroların oluşmasıydı.

İşgal altındaki toprakların sınırlarının kuzeyinde, Lübnan'daki iç savaş sırasında doğan Hizbullah Hareketi, ilk genel sekreteri Sobhi Tafili'nin istifasının ardından Seyyid Abbas Musavi tarafından yönetildi, ancak kendisi 1992 yılında Siyonistler tarafından şehit edildi.

Seyyid Abbas Musavi'nin şehit olmasının ardından Siyonist gazeteler şu manşeti attı: "Hizbullah'la çatışma dönemi sona erdi" Ancak Hizbullah'ın 2000 yılında İsrail ordusunu Güney Lübnan'dan atması ve 33 günlük 2006 savaşında Siyonistleri yenmesi uzun sürmedi. Hizbullah gittikçe Lübnan ve bölgede ciddi bir aktör haline geldi.

Toplumsal taban meselesinin yanı sıra örgüte yön veren ideoloji de dikkat edilmelidir; İki Sünni İslamcı örgüt olarak Hamas ve İslami Cihad ya da bir Şii örgüt olarak Hizbullah, her zaman İslam'ın doğru bir yorumunu sunmaya çalışmıştır; Hamas, 2009'da El Kaide'ye yakın radikal bir grubun lideri Abdullatif Musa'yı silahlı çatışmada öldürmüş ve Gazze'de radikal oluşumuna izin vermemiştir.

Lübnan'da Hizbullah'ın başarısının nedeni farklı mezhep ve dinler arasındaki birliği korumak, etnik ve dini savaşlardan kaçınmaktır.

Örgütün lideri ve üyelerinin kitlelerle aynı kaderi paylaşması da çok önemlidir. Siyonistlerin son dönemde Gazze'de işlediği saldırılarda İsmail Heniyye'nin çocuklarının ve torunlarının şehit olması, Hasan Nasrallah'ın oğlunun geçmiş yıllarda şehit edilişi, Cihad Muğniye'nin şehadeti ve Siyonistlerin dijital saldırısında Lübnan Parlamentosu milletvekili Ali Ammar'ın oğlunun şehit düşmesi, direniş sürecinde sıkça görülen örneklerin bir kısmıdır. Bunlar, Filistin veya Lübnan halkının direniş komutanlarını kendilerinden ayrı değil, kendilerinin bir parçası olarak gördüklerini göstermektedir. Dolayısıyla bu gruplara katılım ilgisi bitmiyor ve Filistin ile Lübnan halkının bu eğilimi direnişin devamı ve hayatta kalmasında etkili bir faktördür.

En Çok Okunan Analiz/Makale Haberler
En Önemli Analiz/Makale Haberler
En Çok Okunan Haberler