SDG, Suriye'nin Doğusunda ABD'nin Federal Devlet Modelini Uygulamaya Çalışıyor

Tesnim Haber Ajansı- ABD tarafından desteklenen Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile Suriye’nin doğusundaki Deyrizor’un yerel Arap güçleri arasında geçtiğimiz hafta yoğun çatışmalar yaşandı. 

Suriye’nin Irak sınırında yer alan ve Fırat Nehri kıyısında bulunan Deyrizor ilinin nüfusunun çoğunluğunu Araplar oluşturuyor ve onlarca Arap aşireti burada yaşıyor. Öte yandan Suriye’nin en önemli petrol sahaları da burada bulunuyor.

Deyrizor'un doğu kırsalındaki köy ve kasabalarda sokağa çıkma yasağının sona ermesiyle birlikte SDG, bölgede operasyonların sona erdiğini duyurdu.

Deyrizor ilinde hükümet destekli olduğu öne sürülen silahlı kişilerle SDG güçleri arasında çıkan çatışmada en az 25 kişi hayatını kaybetti.

SDG güçleri, Deyrizor'daki olaylardan İran'ı suçladı. Aşiretler ise bu iddiayı reddederek Kürt grupların bölgedeki Arap aşiretlerini hedef alma ve ayrımcılık yapma eylemlerinin çatışma ateşinin alevlenmesine neden olduğunu vurguladı.

Şeyh İbrahim el-Hafel (Akidat aşiretinin lideri) tarafından yapılan açıklamada, mücadelenin SDG güçlerinin bölgeden atılıncaya kadar devam edeceği vurgulandı.

SDG'nin açıklaması aslında Arap aşiretleriyle görüşmelerinin başarısızlıkla sonuçlandığını gösteriyor. Bu nedenle Arap aşiretlerinden 200'den fazla kişi tutuklandı. SDG güçleri onları "ihanet" ve "IŞİD'le bağlantı" suçlamasıyla tutukladı; bu olay, evlerine dönen sivil vatandaşların SDG tarafından öldürüldüğü sırada gerçekleşti.

SDG'nin politikalarından biri de kriz zamanlarında durumu fırsata çevirmektir, örneğin Doğu Deyrizor'da özellikle Arap aşiretlerin SDG'ye karşı ayaklanmasından sonra aşiretleri siyasi kararlardan dışlayarak onlara yapılan büyük zulüm ortaya çıkmıştır.

Konuya dair Tesnim'e konuşan gazeteci ve siyaset uzmanı Hüsam Zeydan, SDG'nin Fırat'ın doğusunda yaşanan olayı kendi lehine çevirmeye çalıştığına inanıyor. Zeydan, "SDG, bölgenin etnik yapısını gözden geçirip ardından bazı aşiretleri kendine katarak Deyrizor'un doğusunda yaşayan Arapları temsil ettiğini tüm dünyaya göstermeye çalışıyor." dedi.

Arap uzman sözlerine şöyle devam etti:

"Öte yandan SDG yaptığı tutuklamalarla Deyrizor'un doğu, batı ve kuzey bölgelerindeki halk ayaklanmasını durdurmaya çalışıyor ve aynı zamanda Amerikan ordusunun bölgelerdeki varlığını istikrara kavuşturmaya çalışırken bölgenin güvenlik durumunu sadece Amerikan ordusunun kontrol edebileceğini göstermeye çalışıyor, dünya kamuoyuna istikrarsızlığın kaynağının Arap aşiretler olduğunu ve Arapların kaostan sorumlu olduğunu telkin ediyor. 

Ancak SDG'nin çabaları, Arap aşiretlerinin direnişi ve SDG'nin varlığına karşı farklı bölgelerdeki eylemleri devam ettikçe sonuç vermeyecek ve daha fazla gerginliğe yol açacak, bu da Kürtler ve özellikle SDG'nin zararına olacak."

Aşiretlerle diyalog ve müzakereler başlarken bazı Arap aşiretlerin liderleri SDG'nin açıklamasını reddetti, diğer bazı aşiret şeyhleri de SDG ile müzakere fikrini yalanlayarak talepleri yinelediler. Gerçek şu ki, Deyrizor ve Rakka'daki Arap aşiretleri, SDG liderlerinin bölge üzerindeki egemenliklerini garanti altına almak ve Amerikan ordusunun bölgedeki varlığını sürdürmesini kolaylaştırmak için Arap aşiretleri arasında böl ve yönet politikasını izlediğine inanıyor. Bu durum, Suriyelilerin çok aşina olduğu, geçen yüzyılın başlarında yaşanan Fransız işgali ve milli mücadele dönemini hatırlatıyor. 

Cezire bölgesinde (Fırat'ın doğusu) Suriye halkları arasında kopukluk ve Arap aşiretler arasında çatışmaların yaratılması, ABD'nin Suriye'deki federalizm ve özerk bölgeler modelini istikrara kavuşturma çabalarının bir parçasıdır. ABD, bu planı sadece Suriye'de değil, komşu ülkelerde de uyguluyor ve bölgenin kalkınması için başarılı bir model olarak görüyor. Bu, komşu ülkeleri ve bölgeyi tehdit eden bir plandır. Suriye'nin doğu bölgesindeki aşiretler ve etnik gruplar arasında kriz yaratan "böl-yönet" politikası, Suriye ile komşu ülkeler arasındaki kara yollarının kesilmesine de yol açan bir politikadır ve Washington yönetiminin Suriye'deki büyük projesi kapsamında yapılmaktadır. Bu, bölgeyi federalleştirmek, ABD'nin bölgede uzun vadeli varlığını garanti altına almak demektir.