Avrupa’nın Nükleer Anlaşma Oyunu
2015 tarihli nükleer anlaşma kapsamındaki yükmlülüklerini yerine getiremeyen Avrupa tarafları “kurtarıcı ve arabulucu” konumda değil “suçlu” konumda yer almaktadır.
Tesnim Haber Ajansı- Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) Yönetim Kurulu, perşembe günü Viyana'da sona eren toplantılarda İran'ın nükleer programlarını görüştü.
Kurul üyeleri, İran'da iddia edilen üç bölgede önceden bildirilmemiş uranyum parçacıklarının varlığını tartıştılar.
İngiltere, Fransa ve Almanya ise çarşamba günü yaptıkları ortak açıklamada, UAEA'nın, İran'daki diğer iki tesiste "geriye kalan güvenlik önlemleri sorunlarının çözümüne yönelik ilerleme kaydedilmediğini" rapor ettiğini bildirdi.
Açıklamada İran'ı, Eylül ayında yapılması planlanan UAEA Yönetim Kurulu'nun bir sonraki toplantısından önce tüm sorunları netleştirmeye ve çözmeye çağırdı. İran'ın bunu yapmaması durumunda ise, "Kurulun daha fazla adım atmaya hazırlıklı olması gerekeceğini” ileri sürdü.
İran’ın Viyana Uluslararası Kuruluşlar Daimi Temsilciliği, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) İran hakkındaki raporuna cevaben açıklama yayımladı ve İran'da UAEA'ye önceden beyan edilmemiş hiçbir nükleer madde olmadığını bildirdi.
Geçtiğimiz günlerde üç Avrupa ülkesi (İngiltere, Fransa ve Almanya) İran’ın nükleer faaliyetlerine karşı yazılı açıklama yayınladı. Bu açıklama aslında gizli diplomasi alanında İran yaptırımlarının kaldırılması amacıyla yapılan müzakereleri hedef almıştır.
Avrupalı aktörler bu açıklama ile Tel Aviv'e bazı net mesajlar göndermeye çalışıyor. Daha önce Avrupalı diplomatlar ve politikacıların da böyle davranışlar yaptığı görülmüştür.
Üç Avrupa ülkesinin son açıklamasının perde arkasında Netanyahu ve Siyonist Rejim kabinesinin olduğu hiç kuşkusuz göz ardı edilemez. Dolayısıyla İran karşıtı son açıklamanın ana kaynağı Tel Aviv'de aranmalıdır.
Almanya, İngiltere ve Fransa, İran'ın nükleer faaliyetleriyle nasıl başa çıkılacağı konusunda Washington ve Tel Aviv arasında taktiksel farklılıkların olduğu bir durumda, İran'a karşı Siyonist yaklaşımı desteklemek için Tel Aviv ve Netanyahu'ya olumlu mesaj göndermeye çalışıyor.
İran ile ABD arasındaki dolaylı müzakere sürecinde tarafların anlaşmaya doğru yönelmesinde olası bir ilerleme yaşandığı söylenirken üç Avrupa ülkesi ile Siyonist İsrail arasındaki bağlantının daha belirgin hale geldiği gözüküyor.
2015’te nükleer anlaşmaya varan müzakere sürecinde eski Fransa Dışişleri Bakanı Laurent Fabius'un Siyonist rejimle olan bağlantısını unutmamalıyız. Laurent Fabius, İran ile P5+1 ülkeleri (ABD, Rusya, Çin, Fransa, İngiltere, Almanya) anlaşma eşiğindeyken İsrail’in tutumunu dile getiriyordu.
Bazı Avrupalı aktörlerin görünüşlerinin değişmesi ve yerlerini muhalif partilerden yeni isimlerin almasına rağmen Avrupa’nın tavrı değişmemiştir.
Gerçek şu ki nükleer müzakereleri değerlendirirken Avrupalı tarafları "bağımsız aktörler" veya "2015 anlaşmasına bağlı" olarak tanımlanmamalıdır.
Üç Avrupa ülkesinin (İngiltere, Fransa ve Almanya) son açıklamasında, her zaman olduğu gibi, 2015 tarihli Kapsamlı Ortak Eylem Planı (KOEP) anlaşmasında İran'a yönelik yaptırımların kaldırılması ile ilgili taahhütlerini yerine getirmekten bahsetmemişler ve İran’ın nükleer faaliyetlerini alacaklı konumundan analiz etmişlerdir.
Avrupalıların iddiasına göre, İran'ın uranyum rezervlerinin durumu, nükleer tesislerde yeni gelişmiş santrifüjlerin kurulması ve nükleer bomba yapımında kullanılan uranyum metalinin üretimi de dahil olmak üzere nükleer faaliyetlerdeki büyük gelişmeler İran'ın nükleer programının doğası ve hedefi konusunda akıllara "ciddi soru işareti" getiriyor.
Ancak unutmayalım ki Tahran’ın İran nükleer anlaşmasındaki taahhütlerini azaltma kararı, verdiği taahhütlerini yerine getiremeyen Avrupa'nın davranışına kararlı ve net bir yanıttı.
Dolayısıyla Avrupalılar, İran aleyhindeki Siyonist ve Amerikan kara kampanyasının önünü açmak amacıyla tamamen siyasi ve illegal bir açıklama yapmak yerine, önce ihmallerini gözden geçirmeli ve nükleer anlaşma ile ilgili davranışının sonuçlarını kabul etmelidir.
Buna göre, Avrupalıların son yazılı açıklamasının İran’ın nükleer faaliyetlerine karşı olumsuz etki yaratmak amacıyla yayınlandığı açıktır.
Elbette Avrupalı aktörlerin nükleer müzakerelerindeki davranışlarını anlamak için dikkat etmesi gereken daha önemli bir nokta var.
Mart 2022'de İran ve Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) arasında iddia edilen yerlere açılan davaların kapatılması hakkında bir anlaşma sağlandığında üç Avrupa ülkesi "taraftar" rolü oynamıştı ancak kısa bir süre sonra geri adım atarak UAEA Başakanı Grossi'ye UAEA Yönetim Kurulu toplantısında İran aleyhine siyasi karar çıkarılması için hazırlık yapılması talimatını verdiler.
Almanya, İngiltere ve Fransa, "İran-UAEA Anlaşması"na açık bir şekilde darbe vurduğu için Tahran'la doğrudan müzakerelerde söyleyecek bir şeyleri olmadığını çok iyi biliyor ve takındıkları tavırla nükleer anlaşmayı canlandırma müzakereleri sürecini çıkmaza soktuğu için “kurtarıcı ve arabulucu” konumda değil “suçlu” konumda yer almaktadır.