İran’ın Yeni Hükümeti ve Türkiye
İran İslam Cumhuriyeti'nin yeni Cumhurbaşkanı Ayetullah Seyyid İbrahim Reisi yönetimi, Türkiye başta olmak üzere komşularla ilişkilerin güçlendirilmesine vurgu yapmıştır.
Tasnim Haber Ajansı-Coğrafya kaderdir…
İran ve Türkiye coğrafyanın sunduğu kaderi yaşayan iki devlet olarak yüzyıllardır hem iş birliği hem de rekabet içerisinde olmuşlardır. Dönem dönem iki ülke arasındaki ilişkiler gerginleşse de coğrafyanın getirdiği zorunluluk iki devlet ilişkilerinin devam etmesini sağlamıştır. İran’ın yeni Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi’nin göreve gelmesi ile iki ülke ilişkilerinde yeni bir dönem başlamış oldu. İran’ın içerisinde olduğu siyasi, sosyal ve ekonomik durum dış politikasını belirlemede etkin rol oynamakta.
18 Haziran 2021’de yapılan Cumhurbaşkanlığı seçiminin kazananı olan yargı eski başkanı İbrahim Reisi, 3 Ağustos’ta mazbatasını alarak İran’ın 13. Cumhurbaşkanı oldu. İbrahim Reisi’nin, içerisinde eski Cumhurbaşkanı Mahmut Ahmedinejad döneminde bakanlık büyükelçilik yapmış isimlerin yer aldığı, kabinesi ise 25 Ağustos’ta Mecliste yapılan oylamada güven oyu alarak resmen göreve başladı.
İran’ı içinde bulunduğu zorluklar ve sıkıntılardan kurtaracağı ümit edilen Reisi ve kabine üyeleri iç politikaya yönelik olarak Huzistan, Belucistan gibi ülkede bazı imkanlardan mahrum olan, geri kalmış bölgeleri ziyaret ederek halk ile yakın temas kurmaya halkın sorunlarını dinlemeye başladı. Cumhurbaşkanı Reisi’nin bu bölgelere gerçekleştirdiği ziyaretlerde halkla birlikte charter uçağa binmesi, İran üretimi arabayla seyahat etmesi, koruma ordusu ile dolaşmaması halkta olumlu karşılık buldu. Reisi ve bakanları bir taraftan halkın içine katılarak zor durumda bulunan halkın yanında oldukları mesajlarını verirken diğer taraftan dış politikaya yönelik yeni girişimlerde de bulunmaya başladı. Reisi ve Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan yaptıkları açıklamalarda dış politikada komşularla yakın ilişki içerisinde olacaklarını ifade ettiler.
Türkiye ile olan ilişkiler, İran’ın yeni hükümetinin dış politikasının önemli bir parçasını oluşturmaktadır. İki ülkenin Suriye’de, Yemen’de, Lübnan’da, Irak’ta karşı karşıya olması yine Afganistan ve Karabağ’da yaşanan yeni gelişmeler bölgede nüfuzunu arttırmak isteyen iki ülkeyi karşı karşıya getiren konulardır. Türkiye’nin Suriye hükümetine karşı aniden değişen politikası iki ülkeyi karşı karşıya getirmiştir. ABD ve batılı devletlerle birlikte Beşar Esad hükümetini devirmek isteyen Türkiye, Suriye’deki ayrılıkçı aşırıcı silahlı örgütleri desteklemekle kalmayıp kendi askerlerini de Suriye topraklarına sokması, buna karşı bölgede batı sömürgeciliğine karşı Esad hükümetini desteklemek amacıyla İran Devrim Muhafızlarına bağlı Kudüs Gücü kuvvetlerinin Suriye’ye gitmesi ve Lübnan Hizbullahı’nın Kudüs güçleri ile birlikte hareket etmesi iki devletin silahlı güçlerinin dolaylı olarak karşı karşıya gelmesine neden olmuştur. Sahada askeri anlamda başarı elde edemeyen Türkiye, Rusya faktörünü de göz önüne alarak Suriye sorununun çözümü için İran’ın da bulunduğu masaya oturmuştur. Astana’da başlayan görüşmelerde henüz kesin bir çözüm elde edilemese de iki ülke askerlerinin doğrudan karşı karşıya gelmesini önlemiştir. Yine Türkiye’nin Siyonist İsrail ile yakın ilişki içinde olması İran ve Türkiye’nin karşı karşıya olduğu bir konudur. İsrail’in Suriye’ye saldırması, Suriye’de yer alan IŞİD, Nusra, Ahraru-ş Şam gibi silahlı ayrılıkçı grupları desteklemesi ve yaşanan son Filistin savaşında Türkiye’nin işgalci Siyonist rejim İsrail’i sadece kınamakla yetinmesi İran cephesinde tepki ile karşılanmış, Türkiye’nin somut adımlar atması istenmiştir.
Türkiye’nin Yemen’de Suudi işgalciliğine destek vermesi, basına yansıyan haberlerde Türk İHA’larının Yemen halk güçlerine karşı kullanılması iki ülkenin dolaylı olarak karşı karşıya olduğu diğer bir nokta. İran’ın Yemen halk güçlerini ve Ensarullah’ı desteklemesine rağmen Türkiye, Siyonist İsrail, ABD ve batılılar gibi Ensarullah’ı darbeci güçler olarak tanımlamaktadır. Her ne kadar IKBY yönetiminin bağımsızlık girişimine karşı ortak bir politikada hareket etseler de Türkiye’nin Irak’ta nüfuzunu arttırmak için Sünni Araplar ve Türkmenlere yönelmesi, Irak topraklarında askeri harekât düzenlemesi iki ülkenin dış politikalarını ve ikili ilişkilerini etkileyecek konular arasında yer almaktadır. Irak ekonomik anlamda da iki ülkenin rekabet halinde olduğu bir konumda bulunmaktadır.
İran İslam Cumhuriyeti Rehberinin Karabağ topraklarının tamamı Azerbaycan Cumhuriyeti’ne aittir ve özgürleştirilmelidir beyanına karşı Türkiye basınında yer alan İran karşıtı haberler ve Türkiye’nin Karabağ savaşında doğrudan yer alarak nüfuzunu arttırmaya çalışması, Zengezur koridorunun açılması konusunda İran’ın saf dışı bırakılması konusu ise iki ülke arasında gelecekte yeni bir karşı karşıya gelmenin kapısını aralamakta.
20 yıllık işgalin ardından ABD güçlerinin Afganistan’dan ayrılması ardından Taliban’ın Afganistan yönetimini ele geçirmesi Türkiye ve İran’ın Afganistan politikalarında kartların yeniden karılmasına neden oldu. Taliban’ın NATO üyesi olan Türkiye’nin Kabil havaalanını işletmesine karşı çıkmasına rağmen iki taraf yetkililerinin ılımlı açıklamaları Türkiye’nin Afganistan’da nüfuzunun devam edeceği sinyallerini vermekte. Aynı zamanda İran’da sınır komşusu olan Afganistan’daki gelişmeleri yakından takip etmekte ve Taliban yetkilileri ile Katar’da ve Tahran’da görüşmeler yapmaktadır. İki ülkenin de Afganistan’da nüfuz sahibi olmak istemesi İran’ın yeni hükümetinin Türkiye ile dış politika ilişkilerinde etkili olacak bir konudur. Tabi bu konuda iki ülkenin politika belirlemesinde Rusya ve Çin’in Taliban tutumları da etkili olacaktır.
Tüm bu çekişmelere rağmen iç politikada zor bir dönemden geçen İran yönetimi hem ABD ambargolarını etkisiz kılmak hem ABD ve batılı güçlerin bölgedeki planlarını bozmak için Türkiye ile yakın ilişki kuracaktır. Coğrafyanın getirdiği kaçınılmaz kaderin de etkileri göz önüne alındığında iki ülkenin de birbirleri ile iyi ilişki kurmaları iki ülkenin de menfaatine olacaktır. Afgan mülteciler sorunu da iki ülkenin dış politika birlikte hareket etmesini gerektiren bir diğer konudur. İki ülke arasında olan ticaret hacmi, Türkiye’nin İran gazına olan ihtiyacı yine turizmden büyük gelir elde eden Türkiye’nin İranlı turistleri ülkeye getirmeye yönelik girişimleri iki ülke ilişkilerinin olumlu yönde gelişmesine etki eden unsurlardır.
Dış politikada her ülke kendi çıkarını düşünse de coğrafyanın sunduğu kader bölgesel ve uluslararası konularda iki ülkenin birlikte hareket etmesini zorunlu kılmaktadır.